Selam!
900 olduğumuzu gördüğüm an anneannemin evinde sevinç çığlıkları attım, koşuşturdum ve deliler gibi dans ettim diyemeyeceğim çünkü onca şehidimiz varken bu kadar sevinmedim, sevinemem de...
Milletimizin başı sağolsun...
Umarım daha fazla şehit vermeyiz...
Yine de bölüm sonu notunu yazacağım çünkü kendimi o anne-baba-kardeşin yerine koyamıyorum, çok acı bir durum...
Umarım beğenebileceğiniz güzel bir bölüm olmuştur!
Sizleri gökyúzündeki yıldızlar kadar çok seviyor ve kocamaaaaan öpüyorum!
İyi okumalar!
Bölüm şarkısı: Aydilge- Akıllı Bir Deli (dinlemeseniz de olur gelen onca şehit haberinden sonra bu şarkı minik, habersiz bir çocuğun dinleyebileceği bir şarkı olur diye düşünüyorum)
Sizleri seviyorum ♥♥♥
-lovatic122-Can Mutlu'nun ağzından...
Bugün açıklanacak olan sınav sonuçlarının duyurusunu yaptı müdür yine bir saat konuşarak. Kısa boyunu belli etmemeye çalıştığı için okul bahçesindeki kaldırıma çıkardı hep konuşma yaparken. Uzun ve gereksiz konuşmasının sonunda tatilimizin de sınavımızın da bittiğini belirtti ve sıranın sınav sonuçlarında olduğunu ekledi.
Birinci sınıfta girdiğimiz sınavlara kazık diyorduk ama büyüyünce kazık sınav kelimesinin anlamının Elalar Laleler değil A-B otobüsleri olduğunu anladık ve şimdi sıra bu otobüs terminali sınavının sonuçlarına gelmişti.
Üç gün boyunca kimi zaman Helin'le kimi zaman bizim tayfa ve Helin'le bol bol çalıştık. Aslında, çoğunlukla yaygara yaptık ama ne olursa olsun hepimiz bu kampı kafa dağıtmak için çok istiyorduk ve bunun farkında olarak verimli bir şekilde çalıştığımıza inanıyorduk. Veya sadece "Kim Milyoner Olmak İster" yarışmasındaki kendini profösör olarak tanıtan amcalar gibiydik fakat ilk soruda elenir miydik orası Allah Kerim...Denizhan hariç hepimizin ellerinin terlediğini biliyordum yoğun kalabalık arasından sıralar halinde okul panosuna ilerlerken. Denizhan birçok etkinlikte kaba tabiri ile "torpilliydi" çünkü durumları iyiydi ve babası sürekli okula bağış yapıyordu bu durum da onu torpilli kılıyordu ve Deniz de zaten "nerede beleş oraya yerleş" sözünü hayat felsefesi yaptığı için bu durumdan gayet memnundu.
Beril, Mert, Selin ve ben kalabalığı ellerimizle hafifçe ittire ittire -ya da döve döve- okul panosuna vardık. İşaret parmağımız ile ismimizi aradık elli kişilik listede. İlk önce kendiminkine baktım. Elli kişi arasında otuzuncu olmanın verdiği sırıtış yüzüme yayılırken içimi büyük bir coşku kapladı.
Tek isteğim bu okuldan bir süre uzaklaşmaktı çünkü... Ne kadar okulumu sevsem de bir o kadar da sevmiyordum, tatili yeğlerdim ve kendi başarımla Şile'ye gitmeye hak kazanmıştım. Var mıydı ötesi! Kalabalık yavaşça dağılırken Kenara çekilen Selin, Beril ve Mert'in yanına gittim. Tabii bir de yanlarında elindeki akıl küpünün bir rengini bile çözememiş olarak tuttuğu ama inatla hala çabalamaya devam eden Denizhan'ın yanına."Sonuçlar nasıl?" dediğimde Selin'in ve Mert'in yüzüne koca bir sırıtış yayılırken Beril üzgün görünüyordu. Bunu anlamak zor değildi çünkü Beril duygularını içinde değil dışında yaşayan biriydi. Bu onun için kimi zaman avantaj, kimi zaman dezavantaja dönüşebiliyordu.
"Olmadı mı?" dedim Beril'e dönüp yüzümü hafifçe aşağı indirip.
"Bol bol fotoğraf çekilin" dedi Beril kollarını göğsünde birleştirerek. Tam destek olmak için ağzımı açacakken Denizhan lafa girdi:
"Kızım kırk yıllık seyahate gitmiyoruz ki altı üstü bir haftalığına Şile'de olacağız ve hem tatil hem ders işleyeceğiz" dedi gözlerini o aptal akıl küpünden ayırmadan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökkuşağı
Teen Fictionİnsanların karakterleri birbirinden farklıdır fakat bazı insanların mıknatısın zıt kutupları misali tamamen farklıdır. Bu milyonlarca özel kişiden sadece ikisinin karakterleri de birbirinden tamamen farklı... Can sabah doğan güneş gibi gül...