Bir Fikrim Var!

155 21 7
                                    

Lütfen notumuzu es geçmeyelim ;)

Helin'in ağzından yazılan bir bölümcük ilem karşınızdayım. Bu bölüm nasıl karşılayacağınızı bilmediğim ama buna rağmen riske girdiğim bir şey yapacağım: Vote sınırı. +10 dan başlamak en iyisi. Çünkü hatırladığım kadarı ile 3. bölüm vote sayısı 20 iken 4. bölüm de 8'e düşüvermiş. Açık söylemek gerekirse bu duruma çok üzüldüğüm için vote sınırı koyuyorum. Bir haberimiz de Facebook sayfasının yerine bir grup açtık ve o sayfayı sildik. Tabii bu hikayeyi yazmam konusunda bana sürekli yardımcı olan, fikir veren, destek olan sadece hikaye konusunda değil her konuda benden desteğini esirgemeyen 6 yıllık arkadaşım Feyza ile ♥♥   Adı: Wattpad/ Gökkuşağı :) :) O gruba katılmayı ihmal etmeyelim :) :) Her neyse, yine çok konuştum bölüm hakkında görüş ve önerilerinizi ve vote sınırı konusundaki düşüncelerinizi gerek yorumlarda gerek mesaj olarak görmeyi çok isterim! :))) Ayrıca şu vote sınırı +10 evet ama eğer ilhamlarım gelirse vote sınırı falan dinlemem vallaha yayınlayıveririm hemen ;) Son olarak medyada şu anaokuluna giren sürpriz şahıs var! 

Umarım beğenebileceğiniz, güzel bir bölüm olmuştur!

Sizleri seviyorum!

Yorumları ve yıldızları unutmazsak benden mutlusu yok!

Gökkuşlu günler!

-lovatic122-

Helin'in ağzından...

          Can'ın kolyeyi takmadığını anladığımda kapıya baktım. Çokta yaşlı olmayan hatta en fazla 25 yaşında olduğunu tahmin ettiğim adam bakıyordu Can'ın gözlerinin içine yalvarırcasına. Can'a döndüğümde ise ellerinin titrediğini, gözlerinin kızardığını ve buna oranla yüzünün de kıpkırmızı olduğunu farkettim.

"Çık dışarı, he-hemen dışarı çık!" dedi öfkeyle Can şaşkınlığını üzerinden attıktan sonra.
"Can, dinle konuşmamız lazım lütfen!"
Can duraksadı ve yüzünü buruşturdu. Sahnede olmayan Can'ın arkadaşları da oldukça şaşkındı. Can sakinleştikten sonra söze başladı:
"Doğum günü bitmiştir arkadaşlar. Lütfen artık dağılın!" dedi sessiz salonda sesini duyurmaya çalışırcasına.
Kalabalık yoğun bir şekilde dağılırken kapıda duran adam sanırım ezilmemek amacı ile kenardaki kırmızı sandalyeye oturdu. Şu an anaokulunun bahçesinde sadece Meriç, Can, Ece, ben ve o adam vardı. Can ve benim gözlerim ona odaklı iken kalabalık arasında kaybolup gittiğini sandığım ama yanımıza yaklaşınca gitmediğini anladığım Denizhan sahneye çıkıp endişe ve umut karışımı gözler ile Can'a bakıp konuşmaya başladı:
"Sıkma canını kanka. Geldiği gibi gider şeref fakiri" dedi. "Yanında kalmamı ister misin?"
"Hayır Meriç, Ece ve Helin'i al eve git sen. Ben kendim konuşacağım" dedikten sonra sahnenin ucuna oturduğum için ayaklandım.
"Hayır! Ben burada kalacağım!" O sırada bir elinde Meriç diğerinde de Ece'nin olduğu Denizhan yanıma gelip kulağıma fısıldadı.

"Can zor günler yaşıyor. Lütfen, gitmemiz gerek."

"Olanları öğrenmeden hiçbir yere gitmiyorum!" dedim kaşlarımı çatıp fısıldayarak. 

"Peki Ece? O ne olacak?"

"Ben sana Whatsapp'tan konum atarım Denizhan. Ben burada kalıyorum sen de Ece'yi bizim eve götürüp anneme ben kızınızın arkadaşıyım diyorsun. Okay?" dedim lafları hızlıca sıralayıp en son kelimede kaşımı kaldırarak. Cebinden telefonunu alıp numaramı kaydettim ve hemen ona konum attım. İçine sinmediğini ve durumdan rahatsız olduğunu belli edercesine nefesini verdi.

"Okay."

O sırada bir gürültünün kopmasıyla ikimizde anaokulunun giriş kapısına baktık. Baktığımda dikkatimi çeken iki ayrı şey olmuştu. Birincisi: Gelen sürpriz kişi her kim ise iyi biri değildi çünkü pantolonunun arka cebinde silah vardı ve biz güvende değildik. İkincisi: Can bunu bile bile bu adamla dövüşüyordu.  Ve ben bu bilinmemezlikler odasında hapis olmaktan çok sıkıldım. Denizhan'a elimle git işareti yaptıktan sonra arka kapıdan uzaklaştı. Bense bilinmemezliğin verdiği öfke ile bağırdım:

GökkuşağıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin