Kim Bu Yaşayan Ölü?

103 10 3
                                    

Terörü lanetliyorum, lanetliyoruz! Güzel okuyucularım, sizden tek ricam vatanı uğruna şehit olan abilerimiz için, 9 ay karnında, sonsuza kadar kalbinde taşıyan anaları için, ayakta durmakta zorlanıp "vatan sağolsun" deyip sessizce ağlayan babaları için, kısaca milletimiz için, bayrağımız için bol bol dua edelim!
Milletimi, vatanımı, bayrağımı ve sizleri seviyorum!
Ailemiz artık 1000 kişi...
Burukta olsa içim mutluyum bu yüzden...
İyi okumalar!

Helin Karaylı'nın ağzından...

"Hazır mısın Helin?" diyerek banyonun kapısını tıklattı Can.             
         Üzerime bordo ve kalın montumu geçirip aynadaki görünümümden emin olduktan sonra kapıyı araladım.

"Kamp macerası başlasın!"  diye bağırdı Can banyo kapısının önündeki eşyaları alıp dış kapıyı aralayarak.
        Yüzüne döndüğümde sadece birkaç morluk kaldığını gördüm gözünde ve ağzında.
          Meriç bir hafta daha bizde yani... Ecelerde kalacaktı. Can ayakkabılarını giydi ve beni beklemeye başladı. Hala uykum vardı. Bu yüzden hareketlerim hala yavaştı.

"Servisi kaçırmamızı mı istiyorsun Somurtkan Prenses?"

"Sadece uykum var. Farkında değil misin daha güneş bile doğmadı" dedim bir kez daha esneyerek. Elindeki eşyaları bırakarak kollarını iki yana açtı ve konuştu:

"Güne, yaşamaya erken başlıyoruz var mı ötesi! Zaten hepimiz belli bir süre sonra derin bir uykuya dalacağız. Neden zaten uzun uzun uyuyacaksak şimdi uyuyoruz?  Yaşamın tadını çıkarmak en iyisi!" diye bağırdı Can.

          Spor ayakkabılarımı giyip kapıyı kapattıktan sonra merdivenlere yönelirken Can da biraz önce yere bıraktığı okuldan verilen çadır ve uyku tulumlarını alıp yanıma geldi. Hızla merdivenleri indikten sonra kenarı kırık olan siyah kapıyı tutup Can'a yol verdim.

          Kapının önündeki kaldırıma çıktıktan sonra ben elimdeki çantaları, Can da çadırı falan koydu yere.

          Kırık taşların olduğu kaldırıma dikkatlice oturup kafamı Can'a doğru kaldırıp konuştum:

"Ölümden, korkuyor musun?"

Endişelendiğini belli etmemeye çalışarak eşyaların diğer tarafındakı kaldırıma oturdu Can.

"Ölümden, herkes korkar..." dedi yavaşça ve duraksaya duraksaya.

"Hayır, siz gibiler korkar ölümden çünkü... Biz zaten yaşayan ölüleriz" dedim alışkanlık haline geldiği için bir yandan da dudağımın etini yiyerek.

"Kendini kandırıyorsun. Herkes, herkes yaşamak ister."

"Ölümden korkuyorsun" dedim yolun karşısında öten güvercinlere odaklanarak ve dizlerimi birleştirerek.

"Ölümden değil, hayatta bir iz bırakamamaktan, unutulup gitmekten korkuyorum. Bu... Korkunç!"

"Ciddi misin?" dedim ona bakarak. Çünkü o gibiler umursamaz olur ve böyle şeyleri önemsemezler diye düşünürdüm hep.
Ayaklandı ve eşyaları topladı.

"Her neyse, servis geliyor."

Hızla ayağa kalktım ve ben de diğer eşyaları aldım. Kamp ortak olduğu için aynı servisle gitmemizin bir sakıncası yoktu.

"Selam millet!" diye bağırdı sol yanağındaki gamzesini belli edercesine gülümseyerek Can.

         Ben de arkasından bindim otobüs büyüklüğündeki servise. Beril gelemediği için Can'ın yanı yani en arkadaki cam kenarı boştu en arkada normal olarak.

GökkuşağıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin