-Doğum Günü Özel Bölüm-

191 21 21
                                    

Selam! 17 günlük bir aradan sonra karşınızdayım. İnanın ben de 17 gün zor dayandım hatta bölümün bir kısmını 15 gün önce yazdım, dayanamadım ne yapayım? *-* Ama bu uzuuuuun zaman diliminde kendimi geliştirdim, hikayeler okudum biraz da kendime zaman ayırdım. İlham perilerim gelince de doğum günüme özel beğenebileceğinizi umduğum uzun bir bölüm hazırladım. Yalnız hikayede geçen doğum günü kişisinin doğum gününü 29 Temmuz -doğum günüm- yapamazdım çünkü yaz ayında değiller. Okula gidiyorlar! Neyse, ben sizi fazla tutmayayım. Tek isteğim hikayeye olan desteğinizi belli ederek şu kenardaki yıldıza tıklayıp onu renklendirmeniz (: (Medyada benim sevdiğim şarkılardan biri olan HAPPY! Anlamı çok güzel Türkçe çevirisine bakmanızı tavsiye ederim :)

Sizleri seviyorum!

Umarım beğenirsiniz!

İyi okumalar!

-lovatic122-

Can Mutlu'nun ağzından...

Lunaparka adımımızı attığımızda Helin'in o minik ve açık pembe olan dudaklarının yarım karış açıldığını anlamak zor değildi. Küçük bir çocuk gibi sevinmişti içten içe. Fakat bunu yüzüne yansıtamıyor gibiydi... Gülümsemekten neden korkardı ki bir kız? Ya da kim istemezdi etrafını gülümsemesi ile aydınlatmak? Her neyse, etrafına hayranlıkla bakarken kendi çevresinde bir tur döndü.

"Burası çok güzel ama gitsek olmaz mı?" Bakışları tedirgindi. Sanki burada kendini kaybetmekten korkar gibiydi.

"İddiayı unutma" dedim ve uyarır gibi baktım Helin'e. Bir süre düşündü ve kelimeleri beyninde tarttıktan sonra gözlerinin dolduğunu hissedercesine yukarıya baktı bir süre. Sonrasında söze başladı:

"Pes ediyorum! İddia falan istemiyorum. Ben böyleyim ve lütfen, lütfen beni değiştirmeye çalışma! Ne kadar çalışırsan çalış ben değişmem ve üzülen sen olursun. Ve ben sen kadar pozitif birini üzemem, üzersem eğer, zaten somurtkanım daha da çok somurturum. Bu da ikimizin de zararına olur." Gözlerini kalın bir su tabakası sarmıştı adeta. Gözlerini birkaç kez kapatıp açtığında damlaları düşmüştü elmacık kemiklerinden aşağıya doğru. Yüzümü buruşturup cevap vermek için ağzımı aralayıp ve vazgeçip kapattım birkaç kere. Tek kelime ile şaşkındım. Bir şey söylemeyeceğimi anladığında arkasını döndü yavaş adımlar ile yürümeye başladı. Sanırım bu kadar melankoli bana yeterliydi. Arkasından seslendim:

"Bu kadar kolay mı yani pes etmek? Benim şu iki günlük tanışma sürecinde tanıdığım Helin, böyle değil. O Helin güçlü, dayanıklı... Ayrıca seni değiştirmek istediğimi de nereden çıkardın sadece eğlendirmeye çalışıyorum ki bu da değişim değildir. "

Son kez arkasını döndü ve konuşmaya başladı:

"Boşversene, önemli değil. Ben bu hayatımla iyiyim, sen de o hayatınla. Ama ilk defa Ece hariç beni kendi isteğim ile gülümsettiğin için teşekkür ederim."

Cebimde olan ellerimi ile omzumu yukarıya doğru kaldırıp sen bilirsin der gibi bakıp tebessüm ettim ona."Sen bilirsin, nasıl istersen."

"A-anlayışın için teşekkürler" dedi. Artık aramızda yaklaşık iki buçuk metre vardı. Pamuk şekercilerin ve koşuşturan çocukların arasından geçti ve yavaşça kayboldu. Arkasından uzun bir süre baktım. Sonrasında ise aklıma yolu bilmediği geldi ve koşarak yetişmeye çalıştım. Fakat karlı havada yürümek gerçekten ekstra güç gerektiriyordu.

"Hey! Helin, bekle!" Lunaparktaki müziğin sesinden dolayı boğuk çıkıyordu sesim. Onun giydiği giysiyi yani gri uzun kollu, kalın, örgü kazağı ve altındaki siyah pantolonu bulduğumda arkası dönük olduğu için omzuna dokundum. Yanına baktığı için gözlerimiz ister istemez birbirine bakmıştı. Mavi gözleri kahverengi gözlerimi deliyordu adeta. Yaklaşık beş saniye sonra başımı iki yana sallayıp gözlerimi gözlerinden ayırdım. Bir süre sonra o da ayırdı ve söze başladı:

GökkuşağıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin