Öncelikle bölüm geç geldiği için özür dilerim tüm okuyucularımdan. Lütfen affedin :'( Sizleri beklettiğim için inanılmaz üzgünüm. Kardeşimin çizgi filmleri yüzünden benim en eğlenceli sorumluluğum olan gökkuşağını yazmayı aksattım biraz. Bir de yeni hikaye telaşından dolayı böyle oldu haliyele :'( Bu arada yeni bir hikayeye başladım. Fantastik ama içinde aşkta var. Kurguyu beğenirsiniz belki ;) Onun haricinde nasıl bir bölüm oldu bilmiyorum arkadaşlar yoruma görüşlerinizi, önerilerinizi belirtirseniz inanın çok sevinirim. Her yorum benim için o kadar değerli ki... Uzun bir not oldu ama güzel bir not oldu. Ve uzun bir bölüm oldu yine :) Bu arada bölümde geçen şarkıyı bilmeyenler için medyaya ekledim, dinleyebilirsiniz :) İyi okumalar! ♥
Helin Karaylı'nın ağzından...
Ciddi miydi bu çocuk? Sürpriz olarak sevgilisini mi getirmişti yani? Gel de sinirlenme şimdi. Yumruğumu ve dişlerimi ölesiye sıkıp sağ elimi belime dayadım.
"Ne o kızdınız mı hanımlar?" dedi o bembeyaz dişlerini gözümüze sokmak ister gibi belli ederek.
"Kızmamamız mı gerekiyordu?" dedim sesimi oldukça resmi ve umursamaz tutarak.
"Sevgilin çok güzelmiş sahiden!" dedi karşımda dokunsan hıçkırarak ağlayacak olan dudakları bükük yapmacık gibi görünen kız.
Ağzım beş karış açıktı ve hala daha sırıtan Can'a doğru nefretle bakıyordum adeta. Sıktığım dişlerimi fazla belli etmemeye çalışarak konuşmaya başladım:
"Bir dakika ya! Kim kimin sevgilisi şimdi? Hem ne saçma bir sürpriz bu?"
"İddia devam ediyor küçük hanım hatırlatayım dedim" diyerek yüzündeki şakacı sırıtışın yerini muzip bir ifadeye bırakmıştı. "Kimse kimsenin sevgilisi değil sadece sizi tanıştırmak istedim. Buse, nam-ı diğer Palyaço bu da Helin, nam-ı diğer Somurtuk Hanım"
"Sensin o somurtuk! Aşpo!"diyerek bağırdım ancak cafedekilerin bize bakarak güldüğünü farkedince az da olsa toparlamaya çalıştım ve kırmızı deri koltuklardan birine oturdum.
"Aşpo mu? O nedir somurtuk hanım?" dedi konuşmadan bir süre uzak kalmış olan kızı davet edip yanına oturarak.
"Aşırı pozitif demek." dedim resmiyetimi korumaya çalışarak.
Kısa bir süreliğine boğazını temizledi ve konuşmaya başladı Can:
"Bugünü hep birlikte geçiriyoruz. Buse senin özrünü kabul etmem, senin de somurtuk hanım, iddiayı kazanıp kazanmayacağını belirlemek için. Tamam mı hanımlar?"
Buse denilen çakma sarışın olduğu bariz belli olan kız yüzünü buruşturdu ve koca bir iç çekti. Benim ise girdiğim iddianın bedelini çekmek ile yükümlü olduğumu unuttuğum için hala kaşlarım çatıktı.
"Somurtuk hanım ve palyaço surat dişlerinizi göreyim." Beni işaret ederek sözlerine devam etti: "Sen küçük hanım, iddiamızı unutma ve otuz iki diş gülümse" dedi işaret parmaklarını yanaklarına koyup bembeyaz başka bir tabir ile inci gibi olan dişlerini ortaya çıkararak.
Bense içimde sinirden köpürürken dışıma küçücük bir tebessüm kondurdum. İlk defa toplum içerisinde gülümsemenin verdiği utangaçlıkla yüzümün kızardığını hissettim ve ellerimi yanaklarıma koyup dirseğimi beyaz renkli, üzerine kareli siyah beyaz deseni olan masa örtüsünün üzerine dayadım. O sırada Can yanında oturan Buse'ye dönmüş ve söze başlamak için ağzını hafiften aralamıştı.
"Senin de özrünü kabul etmem için palyaço hanım. Tamam mı?" dedi göz kırpıp şebek olmaya çalışarak. Buse başıyla onayladı bense gözlerimi devirdim. O sırada üzerinde minik kalpleri olan, oldukça dikkat çekici bir görünüme sahip olan, boyu olabildiğine uzun bayan garson da menüyü getirdi. Garson gitmeden isteğini söyledi Can:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökkuşağı
Teen Fictionİnsanların karakterleri birbirinden farklıdır fakat bazı insanların mıknatısın zıt kutupları misali tamamen farklıdır. Bu milyonlarca özel kişiden sadece ikisinin karakterleri de birbirinden tamamen farklı... Can sabah doğan güneş gibi gül...