Canım Acıyor

23K 839 25
                                    

Otobüste giderken şu son 4 sende yaşadıklarımı düşündüm. Kim olsa düşünür. Bir sapık tarafından sürekli takip edilmek, hediyeler gönderilmesi en önemliside ailenin ve kardeşlerinin sapığınla iş birliği yapması. En yakının tarafından sırtından bıçaklanınca daha çok canı yanıyor insanın. Boşuna demiyorlar değer vermeyeceksin diye. Telefonun çaldığında tanımadığım bir numara beni aradı. Merak edip açtım;

-"Efendim." Benim yorgun çıkan sesime karşı karşımdakinin sesi endişeliydi;

-"Meleğim bizi bir dinle ne olursun. Herşeyi açıklayabilirim." Parsın sesini duyduğum an kötü hissettim. Oysa ki bu sese alışmıştım ben. İlk zamanlar da korkmama sebep olan ses şimdilerde muhtaçmışım gibiydi. Cevap vermeden kapattım. Telefonu komple kapattım. Gece 4 e geldiğinde kavak'a geldim. Annemin memleketi. Annemlerin kavaktan yeni aldığı eve geldim. Saksının altındaki anahtarı aldım ve eve girdim. Annemlerin geçen sene evin içine eşya almalarına neredeyse şükrettim. Oysa buraya para harcamamaları için ne kadar çok dil dökmüştüm. Salona geçip ışığı yaktım. İçeri girer girmez yatak odasına girdim. Gece lambasını taktım ve yatağa girdim. Kendimi uykunun kollarına bıraktım. Sabah gözlerimi açtıgımda hemen yataktan kalktim. Elimi yüzümü yıkadım. Saate baktığımda 11 e geldiğini gördüm. Hayret ben bu kadar erken saatte kalkmazdım. Köy havası gerçekten çok değişik. Üstümü değiştirip evden çıktım. Çay bahçesine girip çay poğaça sipariş verdim. Garson hemen hazırlayıp getirdiğinde karnımı doyurdum. Parayı ödeyip çay bahçesinden çıktım. Markete girip kahvaltılık yemeklik yiyecekler aldım. Eve geldiğimde çantamdaki anahtarı çıkarıp içeri girdim. Malzemeleri mutfağa götürüp tezgaha bıraktım. Candami kotuga bırakıp tezgahtakileri buzdolabına yerleştirdim. Oturma odasına gidip televizyondan birşeyler izledim.

1 hafta sonra

Tamı tamına bir haftadır herkesten uzakta kavakta yaşıyorum. Buraya geldiğim günden beri telefonu kapatıp herkesin bana ulaşmasını engelledim. Köye gidip meyveler topluyorum, kitap okuyorum, geziyor, teyzelerle sohbet ediyorum. Yalancı insanlara inat burada kafa dinlemeyi keşke önceden düşünebilseydim diye geçiriyorum bazen. Keşke... Keşke bu durumdayken gelmek nasip olmasaydı. Keşke başka zamanda mutluyken gelseydim. Sabahın 8 inde kalkıp köye geçtim. Gülizar teyzenin evine gittim. Beraber kahvalti yaptık sonrada tarlaya gittik. Kocası hüseyin dedeyle beraber tarlada bir o yana bir bu yana giderlerken ben sadece gölgelik bir ağacın altına oturup onları izledim. Oh be güzel. Hayat onlara güzel valla. Ne dertleri var be tasaları. Akşama kadar vakit geçirdikten sonra hüseyin dede beni traktörle ilçeye bıraktı. Eve geçip güzel bir duş aldım. İşimi bitirdiğimde kabinin köşesindeki havlumu bedenime sardım. Sac havlumu da basima sardıktan sonra banyonun kapısını açtım. Bir adım atmıştım ki ışıklar kesildi. Gözümün önünü göremezken önümden bir karartı geçti. Korkudan çığlık atarken yine o el belini kavradı ve kulağıma fısıldadı;

-"Korkma meleğim buradayım." Elinden kurtulmak için debelenirken başımdaki havlu yere düştü. Vücudumdaki havluyu sımsıkı kavradım;

-"Gerizekalı. Ne halt etmeye ışıkları kesiyorsun. Zaten yüzünü gördüm." Güldü;

-"Meleğim bu defa ben kesmedim elektrikler. Sanırım bu defa da devlet bana bir kıyak yapmak istedi ama geç kaldı. "

-"Ne saçmalıyorsun sen ya."

-"Işıklar yok. Yani tüm ilçenin ışıkları yok. Bu defa ben yapmadım. "

-"Bırak beni. "

-"Hayır."

-"Ya aptal mısın sen? Bıraksana üstümü gitmem gerek."

-"Aaa doğru pardon meleğim üzgünüm. Ben sana mum getireyim ister misin? "

Pars'ın HatunuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin