Sabah gözlerimi açtığımda içimde bilemediğim bir mutluluk vardı. Yüzümde anlamsız bir sırıtış yatakta rahatça gerinmeler. Sahi bu sabah neden ben böyleyim hiç anlam veremiyorum kendime. Hayatımda sevdiğim adam olmasından mütevellit sanırım. Bir insan her sabah kendisini seven bir erkeğin olduğunu düşününce ne kadar da mutlu oluyor. Telefonu elime alırken bugün alarmın sesiyle uyanmadığımı fark ettim. Allah allah. Bu sabah geç mi kaldım acaba. Hızla telefonun kilidini açıp saate baktığımda rahatça bir nefes verdim. İlk defa erken uyanıyorum böyle. Cidden ne oluyor bana. Yataktan kalkıp lavaboda işimi hallettim. Saçlarımı güzelce toplayıp mutfağa girdim. Sanırım bugün anneme sürpriz yapsam hiç fena olmaz. Kahvaltılıkları dolaptan çıkarıp masaya koydum. Çay suyunu koydum. Çay suyunun kaynamasını beklerken odama geçip yatağımı topladım. Telefonun alarmını kapattım. Bu sırada gözüm bildirimlere denk geldi. Facebooktan bir bildirim vardı. Hemen açıp baktım. Gördüğüm fotoğrafla parsı buradan bizim köye kadar kovalayabilirdim. Bana yalan söylemek öyle mi pars bey. Bende sana bunun hesabını bir bir ödetmezsem çimen değilim. Beyefendi bir de bana ben evdeyim diyor. Facebook hesabımı dondurdum. Parsın attığı mesajların hiçbirine cevap atmadım. Hatta neden cevap atmadın demesin diye whatsapı sildim. Al işte bir bahane daha. Bakalım bugün bana yalanını açıklayacak mısın pars efendi. Telefonu sessize alıp dolabımdan giyeceğim kıyafetleri hazırladım. Güzel bir etek gömlek kombini yaptım. Siyah büyük çantamı hazırlayıp içine defterimi koydum. Bakalım mini etekle gördüğü zaman ne tepki verecek benim yalancı şebeğim. Çay suyu kaynadıktan sonra demleyip yumurta kırıp pişirdim. Her şeyi tam bir şekilde hazırlayıp onları uyandırdım. Abimi uyandırmak ölüm gibi olsa da sonunda zafer benim oldu. Bir insan bu kadar çok sever mi uykuyu ya. Tamam kabul bende seviyorum ama abimin ki sevmekten çok daha öte. Adam kahvaltısını bile feda ediyor uykusu için. Ama bu sabah kaçamadı tabi benim radarımdan. Hepsi lavaboda işini halledip sofraya oturdular. Güzel ve sakin bir kahvaltıdan sonra kalkıp dişlerimi fırçaladım. Fişe bıraktığım düzleştirici ısınınca hemen uzun saçlarımı düzleştirmeye başladım. Zorlu bir 40 dakikadan sonra saçlarım istediğim gibi dümdüz bir şekil aldı. Çıkardığım kıyafetleri giyip makyajla tamamladım. Saçlarıma son şeklini verdikten sonra çantamı alıp salona indim. Beni gören abim baştan aşağıya beni süzdüğünde kızardım. Her ne kadar da abim olsa beni süzen biri olduğunda istemsizce kızarıyorum;
-"Hayırdır tombik nereye böyle."
-"Okula abi." Yine bir bakış attı eteğime;
-"Bu kıyafetle mi?"
-"Evet."
-"Sanırım yanlış giyindin. Her halde pantolon giyecektin sen ama etek giymişsin. Acaba gözlerin mi bozuldu senin he minik." Ben cevap veremeden babam çıktı geldi salona. Yine o da bana baktı;
-"Kızım." Söylediği cümlenin altında bir soru yatıyordu elbette.
-"Baba lütfen sende başlama çok açık değil zaten." Annem geldi;
-"Ne oldu burada bakayım. Görende ekmek sırasına girdiniz zanneder. Ferhat hayatım çekilsene önümden." Babamı kenara çekiştiren annem beni görünce gözleri ışıldadı;
-"Kızım sen ne güzel olmuşsun böyle de ne bekliyorsun hala. Bak okula geç kalacaksın."
-"Anne babamla abim beni bırakmıyorlar. Bu etek çok kısaymış." Kendimi acındırma politikası izlediğimde yan gözle anneme baktım. Babam ve abime sert bakışlar atarken bu politikamın tuttuğunu anladım. Sırıttım onların görmeyeceği şekilde;
-"Ferhat. Yiğit. Ne demek bu."
-"Anne söylediğim gayet açık bu etek çok kısa okula bununla gidemez. Onu geçtim minibüste böyle gidemez."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pars'ın Hatunu
Novela Juvenil-"Beni seviyorsun ama itiraf edemiyorsun. Baksana kıskançlıktan çıldırıyorsun." Sağıma soluma bakıp birileri geliyor mu diye baktım. Zaten mısır ekinleri boyumuzdan büyük olduğu için görünmezdik. Kimse olmadığına kanaat getirince ona yaklaştım. Elim...