•8

643 93 6
                                    

Parmakları arasında başı kopmuş iki tavşanı taşırken kendini biraz kötü hissetmişti. Belki de bu hayvanlar birkaç gün önce sevdiği tavşanın ailesinden birer üyeydiler. Yine de kendini avutma şekli canlıları şu an kıyafetlerini giyinmekte olan alfanın öldürmüş olmasıydı. Kurt formuna geçerken yırtılmaması için giysilerini çıkarmış ve şimdi işleri bittiği için yeniden giymişti.

Chan prensin peşinden mutfağa girdiğinde yerde bir parça hamurla oynayan yavrusunu kucaklarken babasını gören Lena'nın ses desibeli kıkırtıları ile birlikte yükselmişti. Onların bu görüntüsüne alışmaya başlayan Seungmin ise elindekileri bir kenara bıraktıktan sonra yıkayıp mutfak masasında bir şeylerle uğraşan Felix'in yanına yerleşti.

Bugün akşam yemeği görevi onun üzerindeydi ve görünüşe bakılırsa Çin Mantısı hazırlıyordu. Seungmin birkaç kez nasıl yaptığını izledikten sonra o da yardım etmeye karar verirken kollarını sıvadı. Belki ilk defa yapacaktı ama yine başarılı olabilirdi. Tabi başta yaptıklarını saymazsa omeganın verdiği püf noktasından sonra güzel yapmaya başlamıştı bile.

"Hadi kızım, yapabilirsin. Hadi!"

Chan ellerinden tuttuğu Lena'yı yürütmeye çalışırken diğerleri de ikiliyi izlemeye başladı. Küçük bebek minik parmakları ile babasına tutunurken bir yandan yere bakıyor başka bir yandan da adım atmaya çalışıyordu. Savsak adımlar da olsa işe yararken Chan yavrunun ellerini yavaşça bıraktı.

Lena ayakta kısa bir süre dikildikten sonra babası geri geri giderken ona yaklaşmak istemişti. Küçük bir adım atıp düşmezken odadaki herkes onu dikkatle izliyor ve tezahürat yapıyordu. Minik yavru diğer ayağını da ileri atıp dengesini kaybederken yavaşça poposu üzerine düşmüştü. Fakat onu hızlıca kucaklayıp havada döndüren babası acısını unutturmuştu bile.

"Benim kızım yürüyor! Aferin bebeğime!"

Lena kıkırtıları eşliğinde dibindeki bedene sıkıca sarıldı. Ardından alfa babası onu yemek yapmakta olan ve koca gülümsemesiyle ikiliyi izleyen Felix'in yanına götürdü. Gencin yanağına sulu bir öpücük bıraktıktan sonra Chan bebeğinin prensi de öpmesini sağlayarak yürüme çalışmalarına geri döndü.

Onlar yüksek sesli işlerine devam ederken mutfağa başka biri daha girmişti. Sıkıntılı duran beden masada yemek yapan ikilinin karşısına geçerken elini yanağına yaslayarak ofladı. Minho'nun ondan hamile olması kafasını kurcalıyor, hem periye hem de doğacak meleze nasıl davranması gerektiğini bilmiyordu.

İkisinin arasında hep tuhaf bir ilişki vardı ve şimdi böyle bir durumun oluşması işleri daha da zora sokuyordu. Ayrıca peri ve melez cadının çocuğu nasıl bir tür olacağı oldukça büyük muammaydı. Yüzüne un atan beden nedeniyle düşüncelerinden ayrılırken omegaya kulak verdi.

"Fazla kafa yorma tatlım, her şey bir yolunu bulur. Lena'ya hamile kaldığımda ben de çok endişeliydim, kafamda bir sürü şey dolanıyordu ama bak şimdi halimize." Aile üyelerini işaret ettikten sonra devam etti. "Sorunlarımızı bir şekilde hallettik ve mutluluğa kavuştuk. Eminim Minho da şimdi senin gibi düşüncelidir. Çünkü ne kadar vurdumduymaz gözükse de onu tanıyorum, olacakları kafasında hesaplıyordur. Bu nedenle de yakında gelir seninle konuşur ve halledersiniz."

Jisung buruk bir gülümseme verip genci onaylarken haklı olduğunun farkındaydı, Minho böyleydi. Düşünceleri her zaman netti fakat dışa yansıtma şekli farklıydı. Bunun yanında oda arkadaşı olan cadıya da değer veriyordu.

Jisung aralarına ilk katıldığı zamanlar tek kalan peri ile iyi anlaşmış ve bir süre sonra bazı nedenlerden dolayı onunla aynı odayı paylaşmaya başlamıştı. Diğerlerine karşı biraz daha mesafeli duran Minho ona karşı yumuşacıktı. Tabii en başından beri böyle değildi fakat aralarında gelişen ilişkide böyle olmuştu.

Ateş perisi olan beden her seferinde diğerlerinin yanındayken Jisung'a çok yakın davranmazdı. Fakat yalnız kaldıkları zaman ona kimseye göstermediği uysal tarafını gösterip gencin tuhaf hissetmesini sağlardı. İkisi de birbirinden etkileniyor ve bunu kabul ediyordu da. Aralarında açık açık konuşmasalar da hareketlerinden anlıyorlardı.

Arada öpüşür, kimi zaman birlikte uyur, sevgili gibi davranır; kimi zaman ise iki yakın arkadaşa dönüşürlerdi. Dille itiraf etmeseler aralarındaki bağ oldukça özeldi ve belki de bir isim koymamalarının nedeni ilişkilerini kısıtlamamak içindi ya da ikisi de tuhaftı.

"Yanlış anlama ama Minho'nun hareketleri, duruşu, tavırları falan biraz daha baskın. Bu yüzden senin üstte olmana biraz şaşırdım."

Seungmin'in çekingence kurduğu cümlelere yeni moduna geçerek cevap verdi genç cadı.

"Witch olduğumdan switch takılıyoruz. Aslında evet, dediğin gibi o biraz daha baskın fakat bunu önemsemiyoruz sanırım. Tam olarak ilişkimizi bir şeye benzetip isim koyamam bile."

Prens onlarla tanıştığı ilk günden beri bu ikili arasında ne olduğunu çözememişti zaten. Diğerlerine de sormuş fakat onlar da bilmediğinden öğrenememişti. Cesaret edemediğinden direkt yüzlerine de soramamıştı fakat şimdi Jisung'tan biraz ayrıntı öğrenmişe benziyordu.

"Yapılacak bir şey var mı Lix?"

Omega olan kafasının dağıldığını farkettiği arkadaşını redderken aynı zamanda yeniden düşünceleriyle boğuşmaması için bir öneride bulundu. "Yok ama istersen Chan'ın Lena'yı yürütmesine yardım edebilirsin."

Genç cadı aldığı teklifi gülümseyerek onaylarken bakışları yan tarafındaki ikiliye kaydı. Küçük bebek gibi saçma şeyler mırıldanıp ses tonu ile oynarken onlara doğru koşmuştu. Lena ona gelen tanıdık beden nedeniyle geri geri hareket edip gülüyordu.

Hepsi güzel vakit geçirip eğlenmeye devam ederken geriye kalan üçlü için aynı şey geçerli değildi. Tabi Hyunjin'in de bir alakası yoktu, o her zamanki çizimleri arasına başkalarını ekliyordu. Sıkıntılı olan ve dertleşen iki kişi Changbin ve Minho'ydu. İkisi de birbirinin sıkıntıları ile dalga geçerek vakit geçiriyordu.

"Hamile olan ben değilim, bence senin sorunun daha büyük."

Duyduğu şeye tek kaşını kaldırarak yanındaki bedene yanıt verdi ateş perisi.

"En azından gidip Jisung'a gizlice sarılmıyorum, her şeyi o ayıkken yapıyoruz. Sen kendine bak, yüzün olmadığından anca baygınken yaklaşabiliyorsun."

Changbin duyduğu acı gerçekler ile iç çekti, evet yüzü olmadığından bu haldeydi. Ona gelen sözleri yutmaya çalışırken dinlemeye devam etti.

"Öpüşüyoruz da sevişiyoruz da. Arada sıkıştırıyorum onu bir yerlerde, istemiyor değil ha! Bilerek zor durumda bırakıyorum onu, sırf istediğini söyletmek için neler neler yapıyorum. Çok da sorun değil bir bebek. Karnım hemen büyür zaten, alıştırırım ben de Jisung'u. Masada öyle konuşmama bakma. Babası olacak zaten, evli çift gibi yaşıyoruz. Alışır, alışır. O kadar da takmıyorum ben."

Minho ne kadar dışından böyle konuşsa da diğeri tanıyordu onu, elbette Jisung'la bebek arasında bir bağ oluşana kadar diken üstünde olacaktı. Yine de fazla uzatmamak adına başka bir şeyler sordu.

"Karnım hemen büyür dedin de kaçıncı ayda doğuyor sizde?"

"Üç."

Duyduğu şey ile gözleri kocaman açılıp ağzından küçük bir "Çüş!" nidası kaçarken sözlerine devam etti. "Ne kadar çabuk lan?"

"Öyle öyle, peri tozunun etkisiyle hızlı gelişiyor. Zaten hamile olduğumu hızlı farketmemin sebebi de buydu. Çok çabuk büyüyor."

Changbin hala şaşkındı fakat perinin ne demek istediğini anlayabilmişti. Bu sihirli tozun etkisini az çok biliyordu ve görüyordu da.

"Şimdiden etrafta 'Anne Jisung babam yanlışlıkla kanatlarımı yok etti.' diyerek peşinden dolanan bir velet hayal edebiliyorum."

________

Same Changbin same

Ecotone // Hyunmin ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin