Bazen bir şeye çok ümitlenirsiniz, fazlaca hayaller kurarsınız, isteğinizin olma imkanı var gibi gelir ancak sonuç yine hüsrandır ya... İşte bu duyguyu bir kere daha aynı taze umutlu haliyle tattı Hyunjin. Mutluluk süsü verilerek konan kapana yeniden bastı, bu hissi yeniden yaşadı. Birileriyle yakın olmayı geçmişken aşık olmak da neydi? O sevgi duygusu barındırmamalıydı, özenle çizdiği çiçekleri solardı.
Oldu bir kere daha, vampir adam tekrar mutlu olabileceği hissine kapıldı. Hala olan bazı engelleri umursamadan prensi sevmeye devam etti, kaçmadı daha doğrusu kaçamadı. Belki bu sefer olur duygusuna kanıp yine pembe hayallerine daldı. Sonuç ise belliydi, ikiliyi ayırmak isteyen engeller bir anda çoğalmış ve onları yeniden bir uçurumun eşiğine taşımıştı.
Saraydan haber gelmişti. Seungmin'in ağabeyi olan kral savaşta ağır bir yara almış ve durumu oldukça kötü olduğundan yatağa düşmüş. Oğlunun toparlanamayacağını farkeden anne ise yaklaşık iki haftadır yöneticisiz kalan ülke için diğer oğluna haber yollamıştı. Onu yeni kral yapmak için teklif sundu. Kraliçe elbette küçük oğlunun nerede olduğunu biliyor ve ona bir adım atıyordu. Büyük oğlu tahta geçtiğinde yapmaya çalıştığı kıyımdan kaçan küçük prensin saklanması konusunda gizliden gizliye destek vermiş ve yeni krala yalan haber söyletip Seungmin'i öldü olarak göstermişti. Elbette prens, olan her şeyden yeni gelen mektup aracılığıyla haberdar oldu.
Gelen ulağı saatlerce beklettiler, Seungmin'in bir karara varıp annesine cevap yazması kolay değildi. Bu yüzden uzun bir süre yalnız kalıp yapacağı şeyi iyice düşündü. Alınması gereken karar fazla önem taşıyordu. Uzun süre ardından ulağa verdiği yanıt mektubundan sonra da biraz daha yalnız kalmak istedi. Kimse ona bir şey diyemedi, gencin düşüncelerini toparlamasına izin verdi.
Seungmin gidecek mi yoksa kalacak mı?
Bu soru her birinin aklında defalarca yankılanmıştı belki ancak bu konuyla ilgili en çok alakaya sahip kişi Hyunjin'di. İkilinin arasındaki flörtümsü ilişki nedeniyle prensin kararı en fazla onu ilgilendiriyordu.
Yine gecenin bir yarısı derenin başında ümitsizce otururken Seungmin'i düşünüyordu. Tam anlamıyla her türlü şeyi kafasından geçiriyor, her ihtimali ve konuyu tartıyordu. Prensin duygularını, kararının vampir üzerindeki, diğer üyeler üzerindeki ve halk üzerindeki oluşabilecek sonuçlarını tahminde bulunuyordu. Ancak hiçbir yol herkesi mutlu etmeye yetmiyordu.
Bu durumda halkının başına geçip onları bu süreçten kurtarmak Hyunjin'e göre prensin yapacağı en olası sonuçtu. Seungmin bencil biri değildi, sırf yaşadığı küçük bir gönül sevdası nedeniyle halkını geride bırakamazdı. Hem o bunun için yetiştirilmişti ve yaşadığı uğursuz olaya rağmen ona tahta geçip kral olma yetkisi veriliyordu. Olması gereken prensin yurduna, yerine geri dönmesiydi.
İstiyordu aslında, her şeyi göz ardı edip prens ile sonsuza kadar kalma fikrini gerçekleştirmeyi fazlasıyla istiyordu. Hiçbir şey imkansız değildi. Seungmin günlerdir Jisung ile birlikte ömrünü uzatacak bir iksir arıyordu, formülü bulmuştu da. Yalnızca bulmaları gereken ender bir malzeme vardı. Bunun da çözümünü aramaya başlamışlardı. Oysa ellerinde daha basit bir yol vardı, Hyunjin'in genci vampire çevirmesi gibi. Vampir olan beden bunu diğerine söylememişti ve üyelerin de sakladığından emin olmuştu. Çünkü hala endişeleri vardı. Prensin üzerine böyle bir yük yüklemek, onu buna zorlamak istemiyordu.
Basit bir mesele değildi bu. Seungmin'in pişman olmayacağından emin olması gerekiyordu. Aralarındaki sevginin başka şeylerin gerisinde kalmayacağından emin olmalıydı. Bu süreç bir diğer açıdan ikilinin tam olarak sonunun ne olacağının göstergesiydi. Seungmin'in seçim sonucu ikisinin de kaderinde belirleyici şeyler doğuracaktı.
Vampir düşünceleri arasında daralmaya dursun prens zihninde yok ettiği tüm sorunlar ile ona yaklaştı. Yüzünde minik bir gülümseme, hafif sallanan omuzları ve verdiği karardan emin olduğu için net ifadesiyle diğerine yanaştı. Hyunjin bakışlarını prensten esirgerken Seungmin bunu umursamadan hemen dibine oturuverdi. Kendine fazla çekmediği dizlerine sarılarak suyu izlemeye devam eden bedeni süzdü.
İkisi de sessizce duruyor, ilk adımı atmaktan çekiniyordu ancak konuşmayı başlatmak için bir şeylere ihtiyaçları vardı. Bu nedenle kendini toparlayan prens doğrularak dik duruşunu aldı başını yana çevirdi. Parmaklarını nazikçe Hyunjin'in kusursuz yüzüne çıkartıp çenesini yumuşakça kavradı, bakışlarının birleştirdi. Ardından sıcak gülümsemesi ile mırıldandı.
"Seni seçtim sevgilim."
Bu cümle tek seferde saatlerdir düşündüğü soru cümlesinden çok yankılandı zihninde. Algıları kapandı, yalnızca içten gülüşte takılı kaldı Hyunjin. Ardından duyduğu şey yeni anlam kazandı ve şaşkınca dudaklarını araladı. Bu gerçek miydi? Umutla aralanan gözleri yeniden yanılmayı istemezce parıldadı. Ancak konuşamadı, tek kelimeli soru cümlesi bile kuramadı. Bir "Nasıl?" dahi diyemedi. Ama hislerine ortaklık eden prens onu anlamıştı, tercüme ettiği duygulara yanıtını verdi.
"Elime tüm Dünya'nın egemenliğini verseler yine de seni seçerim Hyunjin. Herkes kölem olsa dahi hiç kimsede senin bakışlarını bulamam, gülüşüne rastlayamam. En değerli hazineden kıymetli sesin olmadan yaşamayı ne yapayım ben? Dünüm değil ama bugünümsüm, yarınım olacaksın. Kaçarın yok, kaçanın yok. Aşkımızı iliklerimize kadar yaşayamayacaksak nefes alıp vermenin anlamı ne ki?"
Hyunjin aldığı iltifatlar kalbinde bir taht edinirken bedenine çöken ani ağırlıkla kala kaldı. Aşkı fazlalık yapmıştı aniden, azaltmalıydı. Kafasındaki soru işaretleri ve amalardan önce sevdiğinin yanağına tutundu.
"Sensiz geçecek vakte vakit diyemedim zaten, gitseydin benim için son bulurdu her şey. 300 yillik hayatımda yaşamayı bana sen öğretmişken yokluğun ölüm demekti bana. Bir çiçek can suyu olmadan yaşayamaz ki. Güzel gözlerinin parlaklığı bana yansısın da sana güzel görüneyim diye çok dua ettim, tanrı yüzüme gülmüş demek. Seni, senin güzelliğinle kandırıp gerçek olan aşkımı gösterebilmişim, teşekkürler tanrım, teşekkürler sevgilim."
Dolu gözleriyle adeta duygularını haykırdı Hyunjin, hislerini aktarmaya çalıştı ancak kelimeler fazla yardımcı olamıyordu. Yine de Seungmin'e geçiyordu hepsi, sevgilisini anlıyordu prens. Alnını alnına yasladı, bir süre yalnızca sakinledi ikili, devamında ise amalar vardı.
"Peki halkın?"
Seungmin ne zaman kapattığını bilmediği gözlerini araladı ve dikleşti. Duygularını yüksekte yaşadığı modunu kapatıp normal haline döndü.
"Annem beni gizliden gizliye korumuş meğersem. Ben de abimden kaçmanın bu kadar kolay olmasına şaşırmıştım açıkçası. Ancak annem öldüğüm haberini abime yollamış ve benimle iletişim kurmak tehlikeli olacağından sessizce beklemiş. Abim savaş sonrası yatağa düştüğünde de kardeşim yerine bana ulaşmış. Ama benin için uygun değil kral olmak, insanlara hükmetmek. Seninle birlikte daha sakin bir yaşam sürdürmek, kraliyet işlerine karışmak istemediğimi belirttim mektubumda. Annem de anlayışla karşılayacak ve abimin ölümünde kardeşimi başa geçirecektir."
Tek sebebi bu değildi prensin, bir şey daha vardı. Kabul ediliş gününde Jisung'un hediye ettiği iksir çok özeldi, en mutlu olduğunuz veya olacağınız günü yeniden yaşamanızı sağlıyordu ve prens de sorunlarından biraz olsun kaçmak için içtiği bu iksirle Hyunjin'li bir günü yaşamıştı. Vampir, prens ve küçük bir erkek çocuğu... Üçünün geçirdiği mutluluk dolu gün sonrasında da kararından emin oldu prens, kalacaktı.
Ardından dizlerinde uzanan beden duyamayacak şekilde fısıldadı.
"Sen orada ışıldayan gülümsemenle yanımda koştururken bu hayalden vazgeçmek hata olurdu."
________
Hyunmin 😭😭😭😭 olurum olurum
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ecotone // Hyunmin ✓
FanficEkoton, farklı türlerden bireylerin barış içinde yaşadığı az nüfuslu ve güvenli bölgeye denir. Kim Seungmin de saraydan kaçarken sığınak olarak sadece eğitim sırasında adını duyduğu bu yeri seçmişti.