4.Bölüm: Gerçekler

24 11 2
                                    

-

...

"Bunlar ne?" diye mırıldandım. Daha fazla uzatmadan kağıtlardan birini okumaya başladım.

(15.03.2010)
'Sevgili günlük,' Bu birisinin günlüğünden koparılmış sayfalardı.. 'Ben Batuhan Berk ve bu benim yazmayı öğrendikten sonraki ilk günlüğüm. Bugün yazmayı öğrendim ve bugünden itibaren her gün günlük tutacaktım. Günlük tutmayıda ona kavuştuğuma yani Hazal'ıma kavuştuğumda ya da öldüğümde bırakacaktım.' Bu Berk'in mi günlüğüydü? Okuduklarım ve diğer 11 sayfaya şaşkınlıkla bakıyordum. Ya bu cidden onun günlüğüydü yada beni kandırmaya çalışıyordu yine, ama Berk'in o kadar zeki olduğunu sanmıyorum...

'Bugün Hazal'la 8. Yaş günümüz. Umarım bensiz mutlu bir hayat geçiriyordur, ama yine de onunla büyümeyi çok istiyorum. İyi ki doğdun Hazal'ım.'

Yazdıklarına inanmayıp diğer sayfaları okumaya başladım.

...

Bir saat sonra ağzımdan sadece "Siktir!" çıktı.

Birisi kapıya sertçe vurunca bir saattir bu kağıtlarla uğraştığımı fark ettim.

"Lan Hazal! Çıksana artık dışarı!" bu Ömer'di. İşi gücü kapıya vurmaktı zaten. "Uyuya kalmışım Ayı! Öyle vurulurmu kapıya!" derken kağıtları çekmeceme kaldırıyordum. "Emrinize amadeyim hanımım, şimdi siz izin verirseniz küçük çaplı eğlencemiz için sizi kaçıracağım!"

"Ne." demeden beni kucağına aldı ve hızla aşağı indirdi.

Beni salona bırakıp odasına gidince Koray'ın da salonda olduğunu fark ettim. Bu sıralar çok fazla dikkatim dağılıyordu. Ne oluyordu bana? Hazal'ın yerine sanki başka birisi gelmişti, çocukluğunda aşırı enerjik olan İnci mi gelmişti acaba? Çocukluğumu çok az hatırlıyordum.

Abimlerin bir anda varlığından haber olmam, Berkay olayı, Berk'in yıllardır kayıp olan ikizim olma olasılığı... Bunlar hep aklımın karışmasına sebep olmuştu.

Daldığımı fark edip Koray'ın yanına gidiyordum ki ayağımı masanın kenarına çarpıp sendeleyerek yere düştüm. Düştüğümü görünce direk yanıma geldi. Benim dikkatlice koltuğa oturmamı sağladı. O da dalgın gibiydi. Gözlerinin içine baktım, kızarmışlardı. Sanki acı çekiyordu, ama neden? Bu adam neden sürekli böyle acı çekecekti?

Onu daha doğru düzgün tanıyamamıştım bile. Sevdiği şeyleri, sevmediği şeyleri, geçmişini bilmiyordum, yer alamamıştım belki de geçmişinde ama belki geleceğinde yer alabilirdim.

Küçük bir çocuk edasıyla bana sarıldı.

"Önden Mustafa abinin mekanına gitmek ister misin? Ama sana ondan önce bir sürprizim var."

"Nedir sürprizin?"

"Bu.." Elinde çilek deseni olan bir yüzük vardı.

"Daha yeni tanıyoruz birbirimizi ama daha fazla uzatmak istemiyorum. Senden hoşlanıyorum Hazal. Bu yüzük bizim bu hayatta ki bağlılığımız olsun." Gülümsedim. Gülümsedi.

"Hayat bizi ayırana kadar çıkarmayacağım, söz veriyorum..." Sımsıkı sarıldım o an ona ama o bana yine küçük çocuk edasıyla sarıldı.

Sessizliği bozan telefonuma gelen mesajların bildirimleriydi. İzin isteyip dışarıda mesajlara baktım

B: Özür dilerim. Cidden o notlar senin eline geçmemeliydi.

Cevap vermedim.

B: İnanmayacaksın ama gerçekten çok çok özür diliyorum.

İnci DevriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin