...
Hızlıca Arif'in yanından ayrıldım. Arabayı çalıştırarak hızlıca eve yol aldım. Ben Hazal'ı tanıyorsam uyumamıştı. Uyumazdı, beni beklerdi. Küçükkende böyleydi, hasta olduğu zaman uyumazdı. Annesi bile uyutamazdı. Ama ben yanına geldiğim zaman tıpış tıpış uyurdu. Şimdi de yarım saattir beni bekliyordu...
Ona bir şey olursa yaşayamazdım. Yıllardır amacım ona kavuşmaktı. Şimdi tam ona kavuşmuşken giderse onsuz daha fazla yaşayamazdım. Onsuz bir hayat düşünemiyorum bile, onun mutluluğuna giden yolda gerekirse kendimi bile feda ederim ama onsuz yaşayamazdım.
Evin önüne gelince arabayı durdurdum. Cebimdeki anahtarı çıkartıp baktım. Ne kadar çabuk geçmişti zaman. Daha aylar önce beni tanımazken şimdi haftalar içinde nişanlanmıştık. Yıllar önce karşısına pat diye çıksaydım inanmayacaktı belki de.
Onun o kahverengi gözleri... Bu dünyada görülmeye değer olucak tek şeydi. Ben askere gidecektim ve dönüşümde evlenecektik. Babamlar umrumda bile değil hatta şuan, çocukluk aşkım benim karım olacak ve ben sevinmeyeceğim? İmkanı yok!
Eminim o çok güzel bir anne olur.
Hızlıca kapıya uzandım. Tam anahtarı takıyordum ki kapı açıldı. Tamda tahmin ettiğim gibiydi, uyumamıştı. Koskocaman sarıldım. Sadece sarıldım. O da minik bedeniyle karşılık verdi. Saçlarına baktım, bir kaç hafta önce kesmişti bu güzelim ipek gibi yumuşacık saçları. Küçükken de böyleydi, saçları hep belinde olurdu. Ailesi gittikten sonra hep kısacık kestirmişti. Şimdi ise tekrardan uzattı derken yine kesmişti.
Ayrılıp ardımdaki kapıyı kapattım.
"Güzelim... Böyle anlaşmamıştık ama." Eğilip yanağından öptüm. Henüz duşta almamıştı, dizleri titremeye devam ediyordu. Onu kucağıma alıp ilerlemeye başladım.
"Koray, lütfen ama!" Kucağımda tepinerek inmeye çalışıyordu.
"Benim olduğum yerde artık böyle. Aması falan da yok." Kucağımda ki Hazal'dan mümkün olduğunca kapıyı yavaşça açmaya çalıştım. Yazgı büyük ihtimalle Ege'yle yatıyordu, o yüzden onu rahatsız edemezdim.
Tahmin ettiğim gibi oda da yoktu. Hazal'ı hızlıca yatağının üzerine bıraktım ve dolabına ilerledim. Dolabının bir köşesinde de benim kıyafetlerim vardı. Hızlıca Hazal'a bir kaç parça giysi hazırladım.
"Güzelim, duş almak ister misin? Pek iyi gözükmüyorsun." Uzanıp yanağını okşadım. Burnunun ucuna minik bir öpücük bıraktım. Öylece gözlerine daldım... Gözlerim dolgun ama kuru dudaklarına kaydı. Sonrasında tekrardan aynı eski yerini buldu. Yutkundum. Şuan o kadar güzel gözüküyordu ki... Yıllarca öpsem bile doyamazdım. Yavaşça dudaklarına eğildim.
"Güzelliğin başımı döndürüyor. Bu güzelliğin yanında çok sönük kalıyorum be güzelim..." ve dudaklarımız buluştu.
Öptüm o güzel dudakları, o baş döndüren dolgun dudakları. Bu dudaklarda zehir bile olsa yine öperdim, hep öperdim.
"Peki güzelim... Gel seni bir yıkayalım." Üstü başı hep kan içindeydi, üstünde bir soysuzun kanı varken durmasına içim el vermiyordu. Yine kucağıma alarak onu banyoya götürdüm. Suyun ısınmasını beklerken Hazal'ın kıyafetlerini çıkardım. Sadece iç çamaşırlarıyla kalmıştı.
Hazal'ı yıkarken bende ıslanacaktım büyük ihtimalle o yüzden üstümdeki ceketleri de çıkarttım. Altımda sadece pantolonum vardı. Suyun sıcaklığını kontrol ettim ve Hazal'a iyi anlamında işaret ettim. Ilık su ilk başta onu ürpertse de su o kadar soğuk değildi.
"Vay anam! Analar neler doğuruyor maşallah! Şu baklavaların arasında bir tane baklava gömmeden ölmek istemiyorum." Güldüm. Hatta baya keyiflendim. Onun morali yerindeyse artık benim de yerindeydi.
![](https://img.wattpad.com/cover/309651390-288-k794967.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İnci Devri
Teen FictionKüçüklüğünde gözlerinin önünde ailesinin öldürüldüğünü sanan küçük bir kız ve kayıpları... "Koray ise tertemiz giyinmiş sevdiği kızı ve ailesini görücek diye seviniyordu. Mutluydu çünkü onun İnci'si vardı. Dokunduğu ve tanıştığı herşeyi, herkesi d...