•altı•

1.8K 107 26
                                    

İstanbul treni anonsunun hemen ardından tren istasyona giriş yaptı ve yavaşlayıp durdu. Herkes trene binmeye başladı. Zeynep, Çağrı, Berk ve Ege, ortasında masa olan karşılıklı iki koltuğa yerleştiler. Zeynep cam kenarına oturup çantasını kucağına aldı. Berk ve Ege yeniden yan yana oturduğunda, Çağrı da yeniden Zeynep'in yanına oturmak durumunda kaldı. Bu durumdan şikayetçi değildi ama Zeynep'in rahatsız olacağını düşündüğü için fazlasıyla geriliyordu.

Zeynep, pencereden dışarı izliyordu. Defterini çıkarttı çantadan, kalemini aldı eline. İçinden geldiği gibi, yani her zaman olduğu gibi çizmeye başladı. Kendini o kadar kaptırmıştı ki bilinç altında yatanları kağıda aktarmaya, ne çizdiğinin farkında bile değildi.

Çağrı, yanında oturan kıza baktı göz ucuyla. Tek dizini ortadaki masaya yaslamıştı, bu sayede daha yüksekte kalan bacağına yasladığı defterine rahat bir şekilde çizebiliyordu. Daha sonra gözleri kızın defterine kaydı. Kaşlarını çattı. Kız hızlı hızlı çiziyor, arada bir parmağı ile kurşun izini dağıtıyordu. Sinirli gibiydi. Kaşları çatıktı, dudaklarını birbirine bastırmıştı. Yeniden çizdiği resme baktı. Bir portre gibiydi. Bir surat çiziyordu. Henüz taslaktı ama belirgin çene hatları vardı. Daha sonra gözlere geçti. Hemen ardından kaşlar, burun ve dudaklar... Çağrı bir anda fark ettiği şey ile kaşlarını çattı. Gülümsedi ama biraz garip hissediyordu. Yavaşça Zeynep'e eğildi.

" Zeynep..."

Zeynep onun sesiyle irkilerek kendine geldi. Hızla ona döndü. Çağrı onun gözlerine baktıktan sonra gülerek dudağını yaladı ve önündeki deftere baktı. Zeynep, onun baktığı yere bakınca kaşlarını çattı. Kalemini bastırarak kağıdın üzerinde rastgele gezdirdi, hemen ardından kağıdı yırtarak defterden kopardı. Elinde yuvarladı ve buruşturdu. Küçülmüş kağıdı avucunda sıkarak Çağrı'ya baktı. Çağrı sırıtıyordu, çünkü bu onun onu öpmeden birkaç saniye öncesine ait bir görüntüydü. Zeynep kaşlarını çattı. Dişlerini sıkarak fısıldadı.

" Gülme salak salak! Ne anladın ki gülüyorsun?"

Çağrı gülerek omuz silkti. Zeynep sinirle göz devirdi. Kendini açıklama gereği duydu.

" O küçük beyninden neler geçiyor, bilmiyorum ama sandığın gibi bir sebepten çizmediğimden emin olabilirsin."

Çağrı ona döndü.

" Ne geçti beynimden sence? Allah aşkına, bir söylesene!"

" Hayal gücün ne kadar geniş, bilmiyorum ama az buçuk tahmin edebiliyorum! "

" Söyle bir tahminini! "

Zeynep'in kendini bu durumdan kurtaracak bir kahraman dilekleri kabul olmuştu. O kahraman şu anda onu görüntülü arayan çocukluk arkadaşı Vefa'ydı. Hızla telefonuna döndü. Kulaklıklarına telefona taktı, ardından kulağına yerleştirip aramayı yanıtladı. Telefonu kendinden biraz uzaklaştırdı ve arkadaşına baktı.

" Zeyno'm!"

" Ne haber?"

" İyidir, senden? Yoldaymışsın. Özür dilerim dün için, gece çok geç geldim eve, iş güç malum. Babam falan derken saat de epey geçmişti, uyuyorsundur diye aramak istemedim."

" Olsun, aramızda onun lafını yapacağız geri zekalı. Yaklaşık bir 4 buçuk, 5 saate geliyorum. Gelecek misin beni almaya ciğerim!"

Vefa düşünür gibi yaptı.

" Bilemiyorum ya, o kadar yol bir de senin için... Değer mi? Bilemiyorum. "

" Vay, şimdi böyle mi olduk! Yazıyorum bunları, vefasız seni! "

Vefa kıkırdadı.

" Kızma hemen ciğerim, geleceğim tabi. Annenin haberi yok, değil mi?"

" Söylemedim. Siz bir şey demediniz, değil mi? Bak, söylediyseniz yakarım ha sizi! "

" Yok ya, söylemedik. Hatta bize seni sordu. Biz de ona uzunca bir süre daha gelmeyeceğini falan söyledik. Yani büyük sürpriz olacak! "

" Kalpten gitmese bari! "

" Vallahi Kader teyze bıraktığın gibi. "

" O zaman hepimizi gömer! "

" Vallahi olur mu, olur! Neyse, sen nasılsın? Yolculuk nasıl geçiyor, tanıştın mı birileriyle? "

Zeynep iç çekti.

" İyiyim genel olarak. Yolculuk da ortalama, trenden trene ne kadar iyi olabilirse. "

" Arap'la Ali senin trende bir erkekle olduğunu söyledi. "

Vefa bunu gülerek söylemişti.

" Ya onların da ağzında bakla ıslanmıyor. Sandığınız gibi bir şey değil."

Aslında bir tık sandıkları gibi bir şeydi.

" Nasıl bir şey? "

" Onlar normal insanlar ve ben de yardımsever bir insanım."

" Öyle mi Zeyno'cum? "

" Öyle Vefa'cım."

" Öyle olsun bakalım, sonuçta gelince elbet anlatacaksın. "

Zeynep sessiz kaldı. Bir süre buruk bir tebessüm ile ekrana bakınca Vefa sordu.

" Ne oldu? "

Zeynep iç çekti.

" Özledim. "

Vefa dudağını büzerek konuştu.

" Yaa! Az kaldı, geliyorsun zaten. Biz de çok özledik. Az kaldı, dayan biraz. Ucunda mutluluk var!"

" Şimdi telefonu kapat ve 5 saat boyunca beni duyduğum özlemle bırak!"

Vefa güldü.

" Tamam, kapatıyorum. Seni seviyoruz çok çok, biz de seni özledik ama birkaç saat sonra bir arada olacağız. Bunu düşün ve mutlu ol. Görüşürüz, öpüyorum. "

" Ben de, görüşürüz. "

Birbirlerine el salladılar ve telefonu kapattılar. Zeynep telefonu kapattıktan sonra masaya bıraktı. Bir süre pencereden dışarıyı seyretti. İçinde fazlasıyla heyecan ve mutluluk vardı. Sürekli gülümsemek, hatta kahkaha atmak istiyordu mutluluktan ama muhtemelen onu deli zannederler diye içinde tutuyordu. Gülmemek için dudaklarını büzmüş, dışarıyı izlerken Çağrı'nın sesi ve dokunuşu ile ona döndü.

" Zeynep..."

Zeynep gülümseyerek ona döndü.

" Hı?"

Çağrı onu gülümserken görünce gülümsedi. Başını iki yana salladı.

" Hiç."

Zeynep gülerek yeniden pencereye döndüğünde Çağrı iç çekip bir süre ona baktı. Sanırım ikisinin de mutlu olduğu bir anı bozmaya gerek yoktu. Gülümseyerek karşıya döndü ve gözlerini dikmiş, sırıtarak onu izleyen arkadaşlarıyla karşılaştığında gülüşü soldu. Ege ona 'Ne iş?' dercesine göz kırptığında Çağrı, gözlerini kocaman açtı. Sonra göz ucuyla Zeynep'e baktı, onun hâlâ dışarıyı seyrettiğini fark ettiğinde rahatladı. Ege kendi kendine kıkırdadığında göz devirmekle yetindi.

| Bölüm Sonu |

Selam ✌️

Bölüm hakkındaki görüşlerinizi buraya 👉

İleride olmasını istediğiniz sahneleri de buraya 👉 yazabilirsiniz.

Umarım sevmişsinizdir, bir sonraki bölümde görüşmek dileğiyle! Okuduğunuz için çok teşekkürler!! Hoşça kalın 👋

SIMSIKI~zeyçağHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin