•dört•

2K 113 53
                                    

Günün geceye kayan saatlerinde kondüktör kadın gelip Zeynep'e yeniden kararını sormuşlardı. Kararı değişmediğinde ise hiçbir şey yapmadan gitmişlerdi. Hava çoktan kararmıştı. Berk esneyerek konuştu.

" Yatsak mı ya?"

Ege hemen onayladı.

" Aynen bro ya, geç oldu zaten. Bence yatalım, sabah da erken kalmamız gerek."

Çağrı iç çekti.

" İyi peki madem, kim nerede yatıyor?"

Berk oturduğu koltuğa dokundu.

" Ben burada yatarım. Siz karar verin diğerlerine. "

Ege düşünüp konuştu.

" Ben altta yatayım, düşerim falan. Yakışıklılığıma bir şey olmasın, maazallah! "

Çağrı göz devirdi.

" O zaman ben de üstte yatıyorum. Açalım madem."

Zeynep hemen kalkıp kendi yatağına oturdu.

" Açın bakalım. "

Kendi yatağına sabah geldiğinde çarşafını geçirmişti, o yüzden rahattı. Hepsi doğru bir şekilde yataklarını açınca Zeynep ellerini birbirine vurarak konuştu.

" Alkış kızlarıma! "

Çağrı ona gülerek 'ciddi misin' dercesine bir bakış atınca kıkırdadı. Hepsi yataklarına zar zor nevresim takımlarını geçirdi. Yatağını yapan yattı. En sonunda Çağrı ışığı kapatıp kendi katına çıktı ve yatağa uzandı. Elinin birini başının altına koyup tavanı izlemeye başladı. Başını yavaşça sola çevirdi. Hemen karşısındaki yatakta uzanarak telefona bakan kıza baktı. Dudağının kenarı yukarı kıvrıldı. Yüzünün halini fark ettiğinde endişeyle yeniden tavana döndü. Soluk aralıkları ve kalp atışları bir anda artmıştı. Hızla elini başının altından çekti. Şaşkınca etrafına bakarken yavaşlayan kalp atışının ardından yeniden Zeynep'e döndü. Artan kalp ritmi ile hızla sırtını döndü ve gözlerini sıkı sıkı kapattı. Sırtını boşluğa döndüğünde kendini savunmasız hissediyordu. İçinden küfürler savurarak sola doğru döndü. Odadaki son ışık kaynağı olan Zeynep'in telefonunun ışığı da söndüğünde yavaşça gözlerini araladı. Gözleri yavaş yavaş karanlığa alıştığında Zeynep'e baktı. İç çekti. Artan kalp ritimlerini durdurmak adına içinden 'Zaten hayatımda bir daha görmeyeceğim ki' dedi. Ardından aklına onun da İstanbul'a gittiği aklına geldi. Sonra yeniden içinden 'Ama İstanbul yüz ölçümü olarak değil ama metrekareye düşen insan sayısı açısından çok büyük bir şehir. Denk gelmemiz imkansız gibi bir şey.' diye geçirdi. Çağrı'nın bilmediği bir şey vardı ama. Evren,' tesadüf' adı altında 'imkansız' denen pek çok şeyi gerçekleştirmeye bayılırdı.

Zeynep kendi kendine kısa bir kahkaha attığında herkesin uyuduğunu fark edip hızla kendini durdurdu. Saate baktı. Varmalarına daha 4 saat vardı. Bu kadar erken uyanmak zorunda mıydı? Ama sonuçta pek konforlu bir yatak olmadığı için en fazla bu kadar uyuyabilmişti. Çalan şarkıyı değiştirip oturduğu yerden dans ede ede çizimine devam etti.

Çağrı

Kendi kendine uyanan bilincim nedeniyle gözlerimi açmak zorundaydım. Bu rahatsız yataktan hiç uyuyamıştım ki! Şimdi de erkenden kalkmam gerekiyordu, aman ne hoş! Gözlerimi yavaşça araladım. Sanırım bilincime bir teşekkür borçluyum. Zeynep, tam karşımdaydı. Kulaklıklarını takmış, bir tanesinde kalem olan ellerini havaya kaldırıp çevirerek dans ediyordu. Bir insan nasıl bu kadar tatlı olabilirdi ki? Sakin ol Çağrı, muhtemelen onu bir daha göremeyeceksin. Bu tatlı olduğu gerçeğini değiştirmezdi ki! Bugün, düne göre daha farklı görünüyordu. Ah, kıyafetlerini değiştirmiş. Belli ki daha erken uyanmış. Gri bir eşofman giymişti, üzerinde ise sanıyorum ki beyaz bir askılı vardı. Onun üzerinde de bol, yine gri bir hırka. Bu kadar basit bir kombin bile onun üzerinde bir ayrı güzeldi. Neden hep hiç olamayacak kişilere ilgi duymak zorundaydım ki! Bakir ölebilirim sırf bu sebepten!

SIMSIKI~zeyçağHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin