24:Gecmiş geçmemiş

180 16 7
                                    


Kapı sesiyle oturduğum yerden kalkıp elbisemin eteklerini düzelttim.
Bu akşam bir şeyler değişecekti.
Değişmeliydi.
Kapıyı açan hizmetli ve ardından giren Demir'in bana
bakıp göz kırpmasıyla gözlerimi devirerek sessizce yerime
geçtim. Herkes yemek masasına oturmuş yemek servisine başlanmıştı. Demir ve Yağız'ın onlarca kaloriyi iştahla ve
umursamadan yemesine imrenerek baktım. Ardından o kadar şeyi yiyebilsem bile kusacak  olduğumu hatırlayarak yüzümü buruşturdum. Önüme biraz salata aldım. Bir kaç dakika sonra Demir'in babası Pars Bey'in öksürerek dikkatleri üzerine toplamasıyla Yağız'a baktığımda omuz silkerek yemeğini yemeğe devam etti.
Hayvan.
Tam o sırada kapının çalması ve kısa bir süre sonra Efe'nin annesi ve babası arkalarından Leya'nın da salona girmesiyle babamın bakışları en son ortama kıravatını düzelterek giriş yapan Efe'deydi.

Sahi lacivert takımının içinde fazla mı karizmatik görünüyordu ne. Bana göz kırparak karşımdaki boş yere oturmasıyla gülümsedim. Etrafa kısaca göz gezdirdiğimde Demir'in kızgın bakışları, annem ve babamın ise bozuntuya vermemek için zoraki tebessümlerinin yanı sıra hiç istifini bozmadan yemeğini yemeğe devam eden Yağız'ın kaçamak bakışları yalnızca Leya'nın üzerindeydi.
Alacaksın eline odunu evire çevire döveceksin bu Yağız'ı.
Gerizekalı.
Masaya derin bir sessizlik hakimken Demir'in bana bakıp "Naz rica etsem bana lavabonun yerini gösterir misin?"demesiyle ikimiz de ayaklandık. Onunla düzgünce konuşmaya çalışıp şansımı son kez denemeyi planlıyordum. Lavabonun önüne geldiğimiz an ona döndüm. "Amacın ne?"dediğimde iğrenç bir gülüşle "Sence de amacım çok açık değil mi?" Beni duvara yaslayıp üzerime eğilmesiyle afalladım. "Çok güzelsin." Kaşlarımı çattım. Onu itmeye çalışırken başarısız olmam onu daha da keyiflendiriyordu sanki. Üzerime iyice eğilmesiyle başımı yana çevirmeye çalıştım ama çenemi sertçe tutarak dudaklarımız arasındaki kısa mesafeyi kapattı. Dişlerimi dudaklarına geçirmemle inleyerek geri çekildi. "Ne yaptığını sanıyorsun sen be?" Tam o sırada Demir'in kulağının dibindeki Efe'yle göz göze geldim.

Demir'in dibine girerek kulağına doğru eğildi ve "Ona
dokunmayı nasıl aklından geçirebilirsin anlayamıyorum. Aklından geçirmen bile kabul edilemezken benim bakmaya kıyamadığım kıza nasıl zorla dokunuyorsun bak işte onu hiç anlayamıyorum" Sesinin oldukça sakin çıkmasının yanında elaları etrafa ateş saçıyordu resmen. Demir'in bir anlık dikkatsizliğinden faydalanarak bacak arasına sert bir tekme geçirerek ondan uzaklaştım. "Buna cürret eden adamın aklı başında değildir, seninle sonra hesaplaşacağız Demir."diyen Efe'yi umursamayarak bakışlarını elbisemin üzerinde gezdirdi. "Madem beni istemiyorsun, benim en sevdiğim renkte ,hatta bizzat kendi tasarladığım elbiseyi neden giyiyorsun?"demesiyle kaşlarımı çattım. Dişlerimin arasından "Anne."dememle bu sefer kaşlarını çatan Demirdi. "Annen mi istedi?"başımla onayladığımda omuz silkerek Efe'ye döndü. "O istesin veya istemesin umurumda falan değil, düğün olduktan sonra zaten benim olacak."diyerek lavaboya girdi. Efe yumruğunu sıkarak derin bir nefes aldı. Ardından elaları kahvelerimi buldu. Elimden tutarak beni üst kata doğru sürüklemeye başladı.

Odama girdiğimizde bu sefer de beni banyoya doğru peşinde sürükledi. "Efe ne yapıyorsun?" Bana bakmamak için özel bir çaba harcıyordu sanki. "Lütfen konuşma Naz." Kaşlarımı çatarak onu izlemeye devam ettim. Elimi hala bırakmamıştı. Eline diş fırçası alarak üzerine macun sıktı ve dudaklarımı yavaşça fırçalamaya başladı. "O şerefsizin pisliğini üzerinden geçireceğim."demesiyle istemsizce gözlerim doldu. Bu olanların tek suçlusu annem ve babamdı. Efe'nin elini iterek ondan kurtuldum. "Çıkar mısın?"

Kaşlarını çatarak bana baktı. Dayanamayarak hızla klozetin kapağını açıp öğürmeye başladım. Kısa bir süre sonra saçlarımın havalandığını hissettim. Tıpkı doğum günümde olduğu gibi saçlarımı tutuyordu. Yediğim iki lokma salatayı da çıkarmamın ardından şifonu çektim. Lavaboda ağzımı çalkalayıp yüzümü yıkadığımda eskisine göre daha iyi hissediyordum. "Sen hep böyle kusar mısın?"düşünceli çıkan sesiyle panikledim.

"Hayır."dedikten sonra bir şey söylemeden saçlarımı düzeltti. "Ona gerekli cezayı vereceğim, merak etme. Onun izini silmek mümkün olmasa da bunun tekrarlanmasına asla izin vermeyeceğim."demesiyle yakasından tutup kendime çektim. "Afallamış elaları kahvelerimde kalakaldı. Bir kaç dakika sonra kapının çalmasıyla birbirimize bakmayı kestik. "Naz iyi misin? O hıyar bir şey yapmadı değil mi?" Yağız'ın sesiyle yutkundum. Efe'ye baktığımda omuz silkti. "Naz eğer cevap vermezsen kapıyı kıracağım."demesiyle gözlerim büyüdü. Efe'yi kapının arkasına iterek kapıyı aralık olacak şekilde açtım."Naz ne oldu sana?Rujun neden silindi? O piç dokundu mu yoksa sana?"diyerek dişlerini sıktı. "Ben kendimi kötü hissediyorum sadece." O sırada kapı sertçe açıldı."Naz onu mu koruyacaksın cidden."Yağız'ın bakışları Efe'yle benim aramda gidip gelirken "Düşündüğün gibi bir şey olmadı."diyerek durumu toparlamaya çalıştığımda Efe, "Olmayacağı anlamına gelmez."diyerek sırıttı. Bu çocuk bir anda nasıl ukala bir tavırla bürünüyordu anlayamıyorum.

Yağız'a inat yaptığına yemin edebilirim ama kanıtlayamam. Efe az önceki halinden bir anda ciddi bir hale bürünerek "Konuşmamız lazım."dedi. Yağız bana kısa bir bakış atıp "Odama geçelim."dedi. Vücudumu sırtüstü yatağa bırakarak tavanı izlemeye başladım. Teker teker masadan kalkıp geri dönmememiz annemi sinirlendirecekti muhtemelen. Bir kaç dakika sonra kapımın tıklanmasıyla "Gel."dedim. Başını yavaşça kapıdan uzatan Yağız'a baygın bakışlar atarak aşağıya gelmek istemediğimi belirttim. Başını onaylar anlamda sallayıp kapıyı kapattı.

Aşağıdan gelen tartışma sesleriyle gözlerimi kırpıştırdım. Hızla yatakta doğrulup dışarıya baktığımda Demir ve ailesinin evden çıkmış ,arabalarına bindiğini görmemle dilimi ısırdım. Efe'nin ailesi görünürde yoktu.
Sessiz olmaya özen göstererek odamdan çıktım. Aşağıdaki sesler artık daha rahat duyuluyordu. Yavaş adımlarla merdivenden inerken ayağımda topuklu ayakkabılarımın olmamasına seviniyordum. Duvarın arkasına sinip aşağıda tartışan ailelere göz gezdirdim.
"Naz'ı Demirle evlendiremezsin,bu kadarı olmaz."
"Benim kızım seni ilgilendirmez."
"İlgilendirir."

Görünürde Nazlı teyze ve Leya yok olduğuna göre Efe de gitmiş olmalıydı.
"Yeter ,bu evlilik olacak ve şirketim kurtulacak, artık ortak olmamıza gerek yok. Sana ihtiyacım kalmadı."
"Onun vereceği paranın 10 katını verebileceğimi ikimiz de biliyoruz,uzatma işte. Şirketini kurtarabilecek tek kişi benim, istediklerimi yapmazsan sonuçlarına katlanırsın."demesiyle sinirle tırnaklarımı bileğime geçirmeyi beklerken acı hissetmememle elime baktığımda kucağımdaki büyük eli gördüm.Çığlık atacağım sırada ağzımın kapatılmasıyla gözlerim büyüdü. Ensemde hissettiğim nefes kulağıma yavaşça fısıldadı. "Burada olmamalıydın küçük hanım." Gözlerimi büyüterek Efe'ye dönüp yüzüne baktığımda gözlerinin az ileride tartışan babalarımızda olduğunu gördüm.

"Sana odana git diyemeyeceğim çünkü gitmeyeceğini biliyorum. İstersen elimi sıkabilirsin."demesiyle içime nereden geldiğini anlayamadığım bir sıcaklık yayıldı. Buruk bir tebessüm ederek hala elimi tutan eline baktım.
İçimin ısınmasına neden olan çocuk.

"Kızımın Efeyle en ufak bir ilgisi dahi olmasını istemiyorum, sen bana neyden bahsediyorsun?" Babamın söyledikleri kaşlarımı çatmama neden oldu. Bu söylediklerinin Efe'nin popüler olmasıyla bir ilgisi olmadığını düşünüyordum ama aklıma da başka bir neden gelmiyordu doğrusu.
"Onu kızını benim okuluma göndermeden önce düşünecektin Ezel efendi."
"Kızıma neler olduğunu az çok biliyorsun. Bu riski alamam."
"Sen de oğluma olanları az çok biliyorsundur. Benim risk almayı sevmediğimi de en iyi sen bilirsin."
"Emir, Naz'ın hiçbir şey'den haberi olmamalı. Efe'ye durumu anlatalım anlayış gösterecektir."

Elimi sıkan el ile kendime geldim. İstersen elimi sikabilirsin diyen çocuk elimi sımsıkı tutuyordu. Benimde ondan aşağı kalır yanım yoktu. Nefes almakta zorluk çektiğini görmemle hızla kıravatını çıkartıp gömleğinin düğmelerini çıkardım. Dolu gözlerini görmemle başını yukarıya doğru kaldırdı.

Duyduklarım karşısında çatılan kaşlarımı sanki daha fazla çatabilcekmişçesine çatmama sebep olan söz ile duraksadım.

"Peki kızına herşeyi anlatırsak anlayış gösterecek midir sence? Geçmiş o kadar da geçmemiş görünüyor."

Sahi neydi gerçekler?Neydi bizden sakladıkları ve babamın bu kadar korktuğu şey?Geçmişte ne olmuştu da bu hale gelmiştik. Sahi geçmiş o kadar da geçmemiş miydi acaba?

Öksüren Yağız'a baktığımda herseyi yanlış anladığı yüz ifadesinden belliydi.

"Cidden bura-"

Kucağıma düşen kafayla panikledim.

"Yardım, yardım edin. Efe ,Efe kendine gel."

SiyalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin