Herkese merhaba🖐
Yeni bir abilerim kurgusuyla karşınızdayım. Bu kurgu tamamen bana aittir. Her abilerim kurgusunun aksine daha farklı şeyler yazmak istiyorum, klişe ve kalemi kötü abilerim kitaplarından çok fazla sıkıldım.Ayrıca kitabım da kızımız bir aşirette büyümesine rağmen, aslen Antalya'lı olduğunu öğrenecek. Aynı zaman da internette gördüğümüz gibi toz pembe olmayan aşiretlerin, farklı yönlerini de göstermeye çalışıcam.
Her neyse umarım beğenirsiniz kitabımı. İyi okumalar. Oy vermeyi ve yorum atmayı unutmayın lütfen.
-
Ellerim...
Ne güzel ellerim vardı benim.
Toprağa dokunmaya kıyamadığım ellerim...
Bu kadar güzel olan ellerimle çiçek tutmak varken, ben niye ablamın kanlar içinde ki bedenini tutuyordum.Bu eller neden böyle bir iş için hizmet ediyordu?
Hem ablam da bana "Ellerine dokununca sanki yeni doğan bir bebeğin ellerini tutuyor gibi hissediyorum Nur." derdi. Şimdi tutuyorum ablamın soğuk ellerini ama niye okşamıyor parmaklarıyla?
Bilirdi o benim kandan ne kadar korktuğumu, bakmaya dayanamadığımı peki şimdi niye ablam kanlar içinde kucağımdaydı?
-----------
Gözlerimi yine aynı anının sayamadığım defa verdiği acıyla açtım. İçim ilk gün gibi cayır cayır yanıyordu. Kül oluyordum...Ablamın Ünzilem'in ateşiyle.
Aşağıdan her zaman ki gibi konağın kalabalık sabah gürültüsü geliyordu.Azad Ağa yine emirler savuruyor olmalıydı marabalarına.
Odamın kapısı bir hışımla açıldı. İçeriye telaşla annem girdi. Girer girmez perdeleri açıp, yanıma yaklaştı. Yine aynı telaşla "Deden uyandı. Hadi kızım çabuk hazırlanıp sende in aşağıya. Kahvaltıya geç kalırsan sıkıntı çıkarıyorlar biliyorsun." dedi.
Ah benim korkak annem. Yıllardır yüzünden hiç eksik olmayan aynı korku ifadesi. Her hareketinin sonucunu belki kırk kere düşünen annem. Ne de çok acıyorum sana bir bilsen.
Onun bu telaşına ve hızına karşılık ben, yavaş hareketlerle yatağımdan kalktım. Onun gibi değildim. Bu konaktaki hiç kimseden korkmuyordum. Çünkü onlardan korksanda korkmasanda sonuç değişmezdi. Ablam öğretmişti bunu bana.
Hazırlandıktan sonra yavaş yavaş konağın taş merdivenlerinden inmeye başladım. Avluya doğru indikçe konak halkının gürültülü ve iğrenç kaba seslerini duyuyordum. Şu taş duvarlar arasında ki her bir canlıdan iliklerime kadar nefret ediyordum.
Avluya ulaştığımda çoğu göz bana çevrildi. Ve neredeyse hepsinin gözünde aynı duygu vardı, benim de onlara karşı hissettiğim nefret...
Kim miydim ben? Niye mi nefret doluydular bana karşı? Ben Nur'dum. Onlara karşı en büyük başkaldırıydım. Daha 17'disinde ki bir çocuktum aslında. Ama nefretlerinin en büyük sebebi de buydu ya. Bir çocuğun onların kanunlarına karşı gelmesi.
Serveroğulları...
Diyarbakır'ın ileri gelen bir aşireti.
Cehennemin ta kendisi, ölümün diğer adı.
Serveroğulları.-
Bölümler aynı hızda gelmeye devam edecek merak etmeyin. Okul başlayana kadar her gün ikişer bölüm atıp kitabı yarılamayı düşünüyorum.Oy ver yorum atmayı unutmayın lütfen!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Susar Kadın
ChickLitArkamda ki konağa son bir kez dönüp baktım, dile kolay 17 senem geçmişti şu taş duvarlar arasında. Şimdiyse 17 yılı ardımda bırakıp gidiyordum. Gerçek ailemin yanına.