"Tüm acıların benim olsun. Krios tarafından korunuyorsun."
"Size diyorum ben resmen donakalmıştım. Frene basıp direksiyonun hakimiyetini sağlamayı bırakın kendimi korumak adına kollarımı bile kafama siper edememiştim. Kesinlikle başka bir şey oldu."
"Ne olabilir tanrı aşkına Yorgos? Ölüm meleği gelip bizi kurtarmadı ya. Şok halinden dolayı hatırlamıyorsundur. Ben bayılmışım bile. En son pubdaki adamın tekmesinden sonrasını hatırlamıyorum zaten."
Bana kahvaltıya gelen Yorgos ve Zoe tam yarım saatir dün yaşadığımız ölüme yakın deneyimi tartışıyorlardı. Annem henüz hastaneden gelmemişti bu yüzden rahatça dünün analizini yapabiliyorlardı.
Bense dün gece yarım yamalak hatırladığım görünmez elleri düşünüyordum. Beynim alkolden dolayı bazı anıları beynimin bilinçaltı odasına kilitlese de onları oradan çıkarmak için sürekli dünkü olayları hafızamda tekrar tekrar yaşatıyordum.
"Çok acı çektin değil mi çocuk?"
"Yıldızlara bu kadar çabuk dokunmana izin veremem prenses."
Ah lanet... Acaba rüya mı görmüştüm? Ama boynumdaki sıcak nefesi hatırlıyordum. Hem yıllar sonra ilk kez acısız bir gece geçirmiştim. Kabus dahi görmemiş ve yılların yorgunluğunu deliksiz bir uykuyla atmıştım. Peki dün gece yanımdaysa şimdi niye yoktu? Uyandığımdan beri en ufak sese ve rüzgara dikkat kesiliyordum ama yoktu. Neden onu hissedemiyordum?
Tanrım!
Onu hissetmem normal bir şeymiş gibi konuşmayı kesmeliyim. Daha ne olduğunu bile bilmiyorum. Yoksa şizofren mi oldum? Olmuş olabilir miyim? Büyükannemlerde böyle bir hastalık geçmişi var mıydı acaba? Ya eskisi gibi olursam? Kesinlikle kafamı üşütmüş olmalıydım.
"Hey, Helen?"
"Ha? Efendim?"
"Sana diyoruz, dün kafanı bir yere mi çarptın neden bu kadar dalgın ve sessizsin?"
Onlara anlatmalı mıyım? Hayır, henüz emin olmadan delirdiğimi düşünmemeliler.
"Yok, sadece dün çok şey yaşadık sanırım hala yorgunluğu üzerimde."
"Şu kahveden iç güzelce. Biraz toparlanırsın."
Yorgos'u kafamla onaylasam da aslında başım ağrımıyordu. Yorgun da değildim. O kadar güzel uyumuştum ki sanki dün ölümden dönen ben değildim.
"Sabah erkenden uyanıp taksiyle arabayı bıraktığımız yere gidip arabayı alarak babamın garajına geri koydum. Gerçekten çok riskliydi. Neyse ki babamın ruhu duymadı. Deli gibi arabayı kontrol ettim. Ne lastikleri yıpranmıştı ne de bir tane çizik vardı. Size diyorum bu işte başka bir iş var. Paranormal olaylar dönüyor. Bakın benim büyük anneme el vermişler. Acaba beni de onlar koruyor olabilir mi?"
"Ne vermişler?"
"El vermişler el! Cahilliğin diz boyu Zoe. Yani diyorum ki... anlarsın ya işte başka varlıklarla iletişimi kuvvetli paranormal olaylara hakim bir atamız büyük anneme el vermiş. Yani kendi yeteneğini ona geçirmiş. Beni de onun varlıkları korumuş olabilir mi diyorum?"
Zoe Yorgos'un bu dediğine kahkaha attı.
"Ben buna götümle gülerim. Senin büyük annenin ruhani varlıkları neden seni korumak için koskoca arabayı döndürsün? Bu birinci sorumdu. İkincisi ise senin büyük annen vefat edeli yıllar oldu o kendi ruhani varlıklarıyla öbür tarafta örgü örüp sohbet ediyordur büyük ihtimalle."
"Ama yani sonuçta bir ruhani varlık olayı olabileceğini düşünüyorsun değil mi?"
"Hayır düşünmüyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HELENE
Fantasy"Sence bu bina yeterince yüksek mi?" Terasın duvarında korkusuzca ayakları üzerinde duran çocuğun yere bakan gözlerinin aksine bakışlarını gökyüzüne çevirdi kız. "Yıldızlara dokunmak için mi?" Yanında hiçbir şey söylemeden oturan kıza çevirdi gözl...