"Seni hatırlayıp acı çekmeyi seni unutmaya yeğlerim Prenses. Seni unutmak benim en büyük eziyetim olurdu. Nasıl olur da karanlık dünyamın yıldızlarını parlatan birini kaybederim."
"Vaz mı geçeceğiz yani Prenses? Bu kadar yol yürümüşken beraber... Son mu vereceğiz her şeye? Bu lanet tanrının her şeyi mahvetmesine izin mi vereceğiz? Bir şey söyle!"
Helen daha fazla tutamadığı göz yaşlarını elinin tersiyle silerken kızarmış olan burnunu çekmiş ve bulanık mavi gözlerini, yıldızları kaybolmuş ve kararmış titanın gözlerine değirme cesareti bulmuştu. Biliyordu, yaptığı seçim onlar için iyi olmayacaktı. Ama Zeus onları seçeneksiz bırakmıştı. Helen bir önceki yaşantısında kendi yüzünden acı çeken binlerce insanı hala kalbinde hissederken üzerine milyarlarcasını ekleyemezdi. Bunu yapacak gücü kendinde bulamıyordu.
Titreyen ellerini titanın göğsüne yerleştirip alttan onun yüzüne bakarken "Başka bir yol biliyor musun Titan?" diye fısıldadı. Krios gözlerini kapatıp sinirle solurken kasılmış çene hatlarını ortaya çıkaracak şekilde kafasını geriye atmıştı.
"Onu bulursam tüm bu yaptıklarını durdurabilirim?"
"Bulursan... Onu bulamazsın. Yeryüzünü senden çok daha iyi biliyor Krios biliyorsun. Onu bulmaya yaklaşsan yer değiştirir bir daha aylarca izine rastlayamazsın."
Krios pes etmişçesine omuzlarını düşürüken gözlerini aralamış ve Helen gibi kızarmış olan gözlerini onun mavilikleri ile birleştirmişti.
"Bitti mi tekrardan?"
Helen "Bitti" diyememişti. Boğazında duran hıçkırık ile kafasını Krios'un göğsüne gömerken Krios çoktan Helen'in küçük bedenini kendine çekmiş ve ona tüm sarılmalarını vermişti. Kana ve kutsal suya bulanmış kanatlarını Prenses'i kapatacak şekilde sararken Krios ilk defa Kronos lanetlendiği uykudan uyansın ve zamanı durdursun istemişti. Bu an sonsuza dek onların olsun istemişti.
+ 24 Saat Önce +
"Akhilleus'un bize yardım etmiş olmasına inanamıyorum gerçekten."
Ares kendi kendine söylenirken Athena kilitli olan kapıyı niyahet açabilmişti. "Ne de olsa hepimiz Zeus'tan nefret ediyoruz." diyerek konuyu kapattı Athena.
Büyük demir kapı rahatsız edici bir sesle aralanırken kapının ardındaki odanın karanlığı dışarının aydınlığına hükmedecek kadar zifiri bir karanlığa sahipti.
Dionysus "Bence geri dönelim." diyen Yorgos'un belinden tutup güvende hissetmesi için kendine çekerken kulağına "Bir şey olmayacak, benimle güvendesin." diyerek fısıldamıştı.
Bu esnada Krios karanlık odaya adımını atan ilk kişi oldu. Helen küçük parmakları ile titanın keten gömleğinin ucunu kavrarken onun hemen ardında yer alıyordu. İkilinin ardından diğerleri de içeri girdiğinde Krios önce avucunda parıldayan yıldız tozlarının oluşmasını sağlamış ardından onları odanın tavanına doğru fırlatarak odanın içerisinde küçük bir galaksi görünümüne yol açmıştı. Şimdi herkes odanın neye benzediğini görebiliyordu.
"Yüce Gaia... Bu kadar şeyi nasıl saklamış olabilir? Bunca yıl..."
Athena yalnızca gelecek yüzyıl için planlanan savaşları ve dünyanın geçireceği muhtemel değişime dair planları görüp bunları söylerken Helen fark ettiği şeyle sesli bir şekilde yutkunmuştu.
"Şu örtüleri kaldırın!" demesiyle birlikte Dionysus, Yorgos'tan ayrılmış ve Ares'e yardımcı olarak büyük vitrinlerin üzerindeki lacivert kadife örtüyü kaldırmışlardı. Etraf bir anda karmakarışık görüntülerle dolduğunda Helen gözlerinin dolmasına engel olamadı. Akhilleus haklıydı. Zeus'un kara kutusunu bulmuşlardı. Zeus'un sebebiyet verdiği tüm olaylar buradaki anı kürelerinde saklıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HELENE
Fantasía"Sence bu bina yeterince yüksek mi?" Terasın duvarında korkusuzca ayakları üzerinde duran çocuğun yere bakan gözlerinin aksine bakışlarını gökyüzüne çevirdi kız. "Yıldızlara dokunmak için mi?" Yanında hiçbir şey söylemeden oturan kıza çevirdi gözl...