"İnancı olan insanların umutları kaplamıştı uzay boşluğunu. Elimizde bunlardan başka ne vardı ki zaten..."
Büyük bir karanlık sonrası ulaşılan göz alıcı parlaklık, sonsuz galaksinin göklerde değil de ayaklarının altında olması, parıldayan yıldız denizi, etrafta gezinen periler ve hapşurmanıza neden olabilecek yıldız tozları, Dünyada satılan ay taşları plastikten ibaretmiş gibi düşündüren, yansımanızı görebildiğiniz devasa ay taşından oluşmuş tepeler ve bir de Sirius'un sarayı. Bir zamanlar Krios'un sarayı olan şimdilerde ise Selene'nin kontrolü altında olan elmastan saray... Bu yıldızın dünya üzerinde en parlak gezegen olmasına neden olan şey bu saray olmalı diye düşündüren o devasa sarayın tam karşılarında duruyorlardı Krios ve Helen.
"Burası hatırladığımdan da soğukmuş."
Krios'un sesiyle anca gözlerini galaksiden çekebilen Helen "Rüyada mıyız?" diye sorabildi yalnızca. Krios gülümseyerek baktı yanındaki Prenses'e. Helen hafızasını kaybeden ve hayata yeniden başlayan biri için oldukça iyi idare ediyordu. Korkuyla hareket etmiyor yalnızca yaşadığı büyülü anları sindirmeye ve normalleştirmeye çalışıyordu. Krios bunu büyük oranda takdir etse de Helen için endişelenmiyor değildi. Yaşananlar onun bünyesi için fazlaydı bakıldığında. Kendini kabul edene kadar yaşadığı hastane anılarını hesaba katarsak aslında Helen dışarıya yansıttığından çok daha fazlasıyla mücadele veriyor olmalıydı fakat bunu hiçbir şekilde belli etmiyordu. Bu da Krios'un canını sıkmaya başlamıştı. Çünkü o her zaman Helen'in en kötü, en çaresiz anlarında yanında olmuştu. Ona tekrardan gülmeyi öğretmiş, nefes alabilecek bir alan sunmuş ve huzurlu hissedebileceği anılar oluşturmuştu. Şimdi de aynısını yapmak istiyordu ama Helen bir yere kadar buna izin veriyordu. Krios, bazı şeyleri kendi başına çözmek istiyor olabilir, diyerek bu durumu geçiştirse de içten içe bu durumu kafasında büyütmüştü. Helen'in ona güvenmediğinden şüphelenecek kadar...
"Beliren anılarımda üşüdüğümüzü hatırlamıyordum, üzgünüm."
"Hatırlamaman normal Prenses. Henüz daha önceden hissettiğin yoğun duyguları dahi hatırlamakta zorluk çekiyorsun. Bu kadar basit duyu hislerini hatırlamaman oldukça normal. Bir de daha önceden ikimiz kutsal varlıklar olduğumuzun bilincindeydik. Üşümeyeceğimiz şekilde vücutlarımız ısılarını ayarlamış olmalılar. Şimdi ise bunu nasıl yapacağımızı bilmiyoruz."
Helen, Krios'un cümlelerinin ilk başlarındaki kırıklığı hissetmiş ve bunun için kendi de ufak bir hüzün yaşamıştı. Geçmişte Krios'a karşı olan hislerini hatırlamadığı doğruydu. Ama şuanda onu tanımazken ona karşı binbir çeşit duygu besliyordu. Güven, huzur, özlem, sevgi, belki sevginin bir tık ötesi... Bu hislerini ona belli edemediği için de kendine kızıyordu ama zaten her şey tam yerine oturana kadar bazı duyguları belli etmemenin daha doğru olacağını düşünüyordu. Ya hatıralarında onların ayrılmasına neden olacak bilgiler varsa... O zaman yarım kalmış duygularla bir başına kalmayı hiç istemezdi.
"Saraya mı gireceğiz?" diyerek konuyu değiştirdi Helen.
"Selene Ay tanrıçası olduğu için genelde Ay'daki kalesinde kalıyordur. Fakat gezegenlerde olan her şeyden haberdardır. Bizim geldiğimi görmüş olmalı. Yanımıza gelmediyse yanına gelmemizi istiyor olabilir. O yüzden bence girelim."
Krios gergince yerinde hareket edince Helen parmaklarını refleksmişçesine Krios'un kolunu sardı. "Sen iyi olacak mısın? Buralarda çok fazla anın var Krios. İstersen biraz alışmak için gezinebiliriz." dediğinde Krios derin bir nefes aldı ve bakışlarını Helen'in maviliklerine sabitledi.
"Yanıma olacak mısın?"
"Nasıl yani?"
"Saraya girerken, Selene ile konuşurken, onunla tartışırken yanımda olacak mısın? Bu şekilde beni tutacak mısın?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HELENE
Fantasía"Sence bu bina yeterince yüksek mi?" Terasın duvarında korkusuzca ayakları üzerinde duran çocuğun yere bakan gözlerinin aksine bakışlarını gökyüzüne çevirdi kız. "Yıldızlara dokunmak için mi?" Yanında hiçbir şey söylemeden oturan kıza çevirdi gözl...