Bölüm 20: Olimpos'tan Dünya'ya

43 7 75
                                    


Not:
(Arkadaşlar normal mitolojide seçilmiş kişiler hariç tüm ölümlüler Hades'in yanına gider fakat burada kahramanların hepsi seçilmiş ve ölümden sonraki yaşamlarında koruyucu tanrıları/tanrıçaları tarafından Olimpos'ta olmalarını sağlıyorlar. Ayrıca tekrardan belirtiyorum kitap var olan efsaneler baz alınarak ve bu efsanelerin senaryolarında değişiklik yapılarak yazılmakta. İyi okumalar. )

_____________________________________

"Yıllar sonra da benim yanımda olduğun için sana minnettarım Polymetis (binbir hünerli adam)."



Güneş Dünya'nın Kuzey Doğusu'na doğmak üzere hazırlanıyordu. Dünya halkının bir kısmı telaşla gün doğmadan uyanmış sanki arkalarından Skylla* kovalıyormuşçasına hızla dünyalık işlerine sarılmışlardı. Bir diğer kısmı ise sanki Kronos zamanı yaratmamış da bir gün Kerberos'un karşılamasıyla Hades'in ülkesine girmeyeceklermiş gibi Morpheus'un aldatmaca dünyasına kapılmışlardı. Rüyalarında geziniyorlardı.

Denizler, Poseidon'un yönetimi ile sakince dalgalanırken Apollon'un doğuracağı güneşin her bir damlasını ısıtmasını bekliyorlardı sabırla. Demeter yazı getirmiş toprakta pek çok meyve ve sebze filizlenmeye başlamıştı.

Göklerde ise işler biraz karışıktı. Bulutların da üzerindeki Olimpos kralı Zeus'un bir başka gurur savaşına gitmesiyle yüce dağ boşlamıştı. Bir zamanların dillere destan olan savaş kahramanı Odysseus bu boşluğu fırsat bilerek yine bir zamanlar çok sevdiği dostu Helen adına yanında savaşamasını istediği varlıkları ikna etmeye çalışıyordu.

Oğulları Telegonos ve Telemakhos çoktan onunla birlikteydi. Troya'da omuz omuza savaştığı Agamemnon da hiç düşünmeden kabul etmişti savaşmayı. Menelaus'un başına gelenlerden haberdardı fakat hak ettiği sona kavuştuğunu biliyordu. Bu yüzden Helen'in yanında durmayı sorun etmemişti.

Bir zamanlar karşı taraflarda olsalar da Helen'i korumak adına zamanında kendinden çok şey vermiş olan Hektor da onlarla birlikteydi. Eski mürettebatı ve sirenlerin de desteğini almıştı. Tatlı bir dili vardı Odysseus'un. Bir zamanlar savaştığı canavarları bile yanına çekebilirdi.

Odysseus bilerek Zeus'un oğulları olan Herakles ve Minos'a bu teklifi sunmamıştı ama ikisi de fazlasıyla güçlü kahramanlardı. Onların yokluğunun büyük bir eksikliğe yol açacağının bilincindeydi. Yanına topladığı yoldaşları arasından bir ses yükseldi.

"Akhilleus'u çağıralım!"

Odysseus hüzünle çevirdi bakışlarını. Akhilleus gelse yenilmeyecekleri bir savaş dahi olmazdı. Bunu ölü diri herkes bilirdi. Ama Akhilleus çok dargın vefat etmişti hayatına. Sevdiği adamı Helen uğruna kaybetmiş, yıllar boyu da annesinin ve oğlunun kininden ruhları kavuşamamıştı birbirlerine. Odysseus'un yüzü yoktu gidip ona teklif etmeye.

"Olmaz. Mümkün değil kabul etmez." dedi yalnızca. Bunun üzerine her şeyden bihaber olan mürettebatından Elpenor "Denemekten ne zarar gelir? Olmadı can yoldaşı Patroklos'a rica ederiz o sorar bizim için." dedi.

Oturdukları masa güçlü bir yumruk ile sarsılırken tüm gözler Odysseus'u buldu. Olayı bilip anlayanlar kafalarını öne eğmişlerdi fakat diğerleri şaşkındılar. Herkes Patroklos'la Akhilleus'un ilişkisini tam anlamıyla bilmezdi. Patrkolos, Akhilleus için sürgün edilmiş bir yoldaştan öteydi. Biricik sevgilisiydi ve onu bir savaş, bir gurur uğruna kaybetmişti. Üstelik masada bulunan Hektor'du Patrkolos'un canını alan. Akhilleus imkanı yok oturmazdı o masaya.

"Bazılarınızın akılları her şeye yetmez. Zamanında beraber savaştık. Onu ben ikna etmiştim Troya'ya. Savaşa katıldı, büyük oranda savaşın yönünü değiştirdi. Daha sonra Agamemnon'la olan kavgalarından yani gururundan savaşta olmayı reddetti. O olmayınca kaybetmeye başladık. Patroklos, ölen insanları gördükçe dayanamadı ve yalvardı Akilleus'a fakat Akhilleus kararından asla dönmedi. Bunun üzerine Patroklos, Akhilleus'un zırhını kuşandı ve Troya halkını korkutmak, Sparta'nın yanında savaşanları cesaretlendirmek için savaşa gitti. Tam Troya duvarını aşacakken Apollon tarafından yere düşürüldü ve Hektor tarafından öldürüldü. Akhilleus bu nefret ve pişmanlıkla savaşa geri döndü. Hektor'u öldürdü. Yalnızca Hektor'la kalmadı pek çok Troyalı'yı da vahşice öldürdü. Daha sonra ise Paris tarafından öldürüldü. Beni anlıyor musunuz şimdi? Ona bir kere hayatının pişmanlığı olacak teklifi sundum. Bir defa daha böyle bir teklif sunamam."

HELENEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin