2.0

305 48 156
                                    

Atsumu, ancak gece olunca, üç yıl öncekine daha çok benzeyen odada, şimdi çok yabancı gelen bir yatakta yatarken, sonunda kendine izin vermişti. Saat sabahın ikisi ama telefonuna uzanıyor, Osamu'yu arımıştı. Bir çalıştan sonra açılmıştı.

"Tsumu?" Sesi telefonda çatırdıyor ve hiç uyuyormuş gibi değildi. "Bu gece 'Ew' demeyecek misin? Nasıl kibar olunacağını bilmen güzel."

Bir sessizlik oldu.

"Tsumu, sorun değil." Osamu nazikçe, "Sadece ben varım." demişti.

Atsumu'nun efesi daralmıl, göğsü sıkışmış, nefes nefese kalmıştı ve nefesi hıçkırıklara dönüştüğünde biri kalbini boğazından çıkarmış gibi hissediyordu. Bir kez başlayınca durmuyordu. Böyle hissettiğinde yapmayı bildiği tek şeyi yapmıştı. İki eliyle telefonu sımsıkı tutarak kardeşine ağlamıştı. Yan odadaki adamın onu duyup duymadığını merak etmişti.

Duyduğunu umuyordu.

"Samu," dedi Atsumu, acıklı bir şekilde, "Siktir, bu acıtıyor."

Osamu bunu saklamaya çalışıyordu ama Atsumu, Osamu'nun diğer tarafta burnunu çektiğini duyduğundan oldukça emindi.

"Tatilin yakın mı?" diye sordu Osamu.

Atsumu, sanki etrafı karıştırıyormuş gibi çıkan arka plandaki sesleri duyabiliyordu.

"Yarın başlıyor." dedi Atsumu hıçkırıklarının arasından.
"Beni görmeye mi geleceksin?"

"Birkaç dakika sonra seni alacağım. Hazırlan."

Atsumu asla yüksek sesle söylemeyecekti ama Osamu onun en iyi yanıydı.Diğer yarısıydı.

Hemen yorganını üzerinden atarak yataktan fırladı. "Pekala, acele et."

Osamu Jackals kompleksinin önüne geldiğinde saat neredeyse üçtü.
Atsumu az önce biri ölmüş gibi bir surat ifadesiyle arabaya girdiğinde Osamu hiçbir şey söylememişti. Sadece arabayı sürmüştü.

Şehir her zaman gürültü ve trafikle doluydu.

Bunda sakinleştirici bir şey vardı. Güneş doğarken eve döndüğünde onu huzurlu hissettiren bir şey. Kardeşine dönüyordu...

Atsumu, başını arabanın camına yaslayarak acınası bir şekilde sızlanmaya devam ediyordu.
Sadece yarım saat sonra meraklanmaya başlamıştı.

"Ee," diye burnunu çekti, "Nereye gidiyoruz?"

Osamu omuz silkti. "Henüz bilmiyorum. Araba kullanmak istedim."

Atsumu hiçbir şey söylemedii, bir ayağını gösterge panosuna tekme attı.
"Tsumu, pis kıçını kontrol panelimden çek ya da Ohh tanrım yardım et."
"O kadar analsın ki, Sunarin'in bunu her zaman yapmasına izin veriyorsun." Atsumu sızlandı, "Boktan bir ayrılıktan geçen ağabeyine daha iyi davran."

"Pekala, peki sen boktan bir ayrılık yaşayan küçük kardeşine karşı biraz daha kibar olmaya ne dersin?" Osamu karşılık vermişti. Atsumu'nun kanı donudu. Başı ikizine bakmak için döndü.

"Ne zaman oldu bu lanet olası?" Osamu rahatsız bir şekilde kıpırdandı. "Birkaç ay önce."

"Birkaç ay-" Atsumu kendi tükürüğünde boğuldu, "Neden bana söylemedin? Neyin var senin?"

Osamu'nun elleriyle direksiyon simidini sıktı. "Meşguldün, Tsumu. Ben de öyle."

"Saçmalık!" dedi Atsumu, "Birbirimize her şeyi anlatıyoruz! Sen ve Sunarin lanet olası liseden beri çıkıyorsunuz. Neden bana böyle bir şey söylemedin?"

A Liar's Truth [SAKUATSU Çeviri]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin