14 - Diyarın Hanımı

4 1 0
                                    

Mırıltılar duyuluyordu gizemli kişiden: "Yüce ve kudretli aşk! Yeryüzünün karmaşık denklemini çözünce ona ulaşırız. Önce bir terk ediş, sonra bir hiçlik... Hiçliğe ulaşınca her şey oluruz. İşitemediğimizi işitir, göremediğimizi görür, düşünemediğimizi düşünürüz. Ve bilmediğimizi konuşuruz."

Bizimkiler arkası dönük olan belirsiz kadına bakıyordu, uzun saçından ve ince sesinden kadın olduğunu fark etmişlerdi. Onun ne dediğini anlamaya çalışmaktan çok, onun kim olduğunu merak ediyorlardı. Hakkında hiçbir şey bilmedikleri ve durduk yere şiirsel konuşan bu esrarengiz kadının kendilerine çıkış hakkında bilgi verebileceğini düşündüler.

Gizemli kadın yavaşça arkasını döndü. Göze ilk çarpan, bakır rengindeki orta boy gagası oldu ama bu onu insanlardan ayıran tek noktaydı. Başında, uzun ve siyah saçlarını süsleyen ince sarmaşık dallarından yapılmış mütevazı, güzel bir taç bulunuyordu. Açık tenliydi ve sade bir güzelliğe sahipti. Karanlıkta yüzü parlıyor denebilirdi. Kulaklarını yapraktan iki küpe süslüyordu. Yine yapraklardan oluşan alımlı bir giysi vardı üzerinde. Belini saran üç bükümlü sarı sarmaşıktan kemeri bulunuyordu. Açık yakasının, uzun kollarının ve geniş eteğinin çevresinde sarımtırak yaprakların oluşturduğu dalgalı bir şerit geziniyordu. Boynundan, yapraklardan ve sarmaşıklardan yapılmış gayet hoş görünen kolyeler sarkmaktaydı. Kollarında ise yine en ince sarmaşıklardan oluşan örgülü bilezikler vardı. Parmaklarındaki farklı şekillerdeki yüzükler turmalin kristalindendi; mavi, yeşil, sarı, kahverengiden oluşuyordu ve yapraklarla sarmalanmıştı. Kısacası, kadın baştan aşağı yapraklar ve sarmaşıklarla bezenmişti.

Tek kelime etmeden beklemeye koyulmuşlar, arada kaçamak bakışlarla birbirlerini süzüyorlardı.

Gizem dolu kadın sağ elini kaldırıp açtı, az önceki mavi kuş avucuna kondu, işaret parmağıyla nazikçe sırtını okşamaya başladı. "Ruh bedenden çıkınca ölmeyiz," diyerek ağır bir tonda konuşmaya devam etti. "Ölen bedenimizdir. Ruhumuz yer değiştirip başka bir ruhla birleşir ve başka bedende yaşamaya devam ederiz. Ama bunu her ruh yapamaz. Bazı ruhlar varistir. Bunlar sonsuz aşka ulaşanlardır. Ölmezler, yok olmazlar; suret değiştirirler." Başını kaldırıp dört arkadaşa ve küçük beyaz canlıya baktı nihayet. "Ruhumuz özgürdür. Ancak herkes ruhunu serbest bırakacak kadar cesur olamaz."

Kadının neden hâlâ şiirsel bir edayla konuştuğunu anlamıyorlardı. Gagalı kadın bir şey mi anlatmaya çalışıyordu? Zaten bu tekinsiz yerde bir başına ne yapıyordu ki?

"Siz de kimsiniz?" diye sordu Sungur dayanamayıp.

"Siz kimsiniz?" diye sordu kadın da. "Benim bölgemde olan sizsiniz. Önce kendinizi tanıtın."

"Biz Balahanlıyız. Ben, Sungur Altıntay." Balahanlı olduklarından kimseye bahsetmeyeceklerdi ama Sungur çenesini tutamamıştı.

"Altay Kutlukaya."

"Seli Yabangülü."

"Ediz Esendemir."

"Ve Güzey," dedi Seli yeni yol arkadaşlarını tanıtmayı ihmal etmeyerek. Sonuçta o da bir canlıydı ve bir adı vardı.

"Evet, Güzey Tüyyumağı," dedi Sungur alay ederek.

Seli, "Kapa çeneni!" dedi dişlerini sıkarken.

"Şimiltey," dedi kadın. "Adım, Şimiltey'dir. Ve burası bana aittir, o yavru Böcürük de öyle."

Güzey Tüyyumağı kendisinden bahsedildiğini anlamış gibiydi. Kalktı ve Seli'nin börküne çıkıp oturdu, her zamanki tebessümünü gösterdi. O da gizemli kadını tanıyor gibiydi.

"Söylemiştim," dedi Sungur fısıltıyla. "Ufaklığı hiç almayacaktın. Birçok kez uyardım seni ama kulak asan kim! Gördün işte, böcüyü çaldığın için bize kızdı. Birazdan sarmaşıklar canlanıp bizi acımadan boğazlayacak."

YABAN DİYAR [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin