▸ bölüm #30: "sen bile tanrı olamazsın, stark"

506 53 190
                                    

bölüm otuz | "sen bile tanrı olamazsın, stark"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

bölüm otuz | "sen bile tanrı
olamazsın, stark"

Tony için ameliyathanenin bekleme odası evinden daha çok ev gibi hissettirmeye başlayalı bir buçuk ay olmuştu.

Geçenlerde çalışmaz olan saatin vidalarını son bir tur sıkıp doğru saati gösterdiğine emin olduktan sonra duvara asması da evindeymiş gibi davrandığının başlıca kanıtıydı ama saati değiştirmeden de yapamazdı sonuçta. Ne olursa olsun Stephen'ın çeşitli ameliyatlardan çıkmasını beklerken - her seferinde tam olarak aynı gerginlik seviyesiyle - en fazla vakit geçirdiği şey bu saatti. Pepper'ın destek için orada olmadığı zamanlar oluyordu, Rhodey'in orada olmadığı zamanlar ise çoğunluktaydı ama saat bugün durana kadar her seferinde tam olarak oradaydı. Tony yakın arkadaşının - Evet, saate bağlandıysa ne olmuştu yani? - yoldaşlığından vazgeçmeye hazır olmadığı için pantolonunun cebinde bulunan acil durum tornavidasıyla direkt tamire girişivermişti.

Stephen'ın ellerini düzeltmenin - Tamir etmenin? Onarmanın? İyileştirmenin? - de bu kadar basit olmasını nasıl da dilerdi.

Saati yerine düzgün bir şekilde yerleştirdikten sonra beklemekten en çok hoşlandığı deri koltuğa oturdu. Neyseki düşünceleriyle baş başa kalacağı çok fazla zaman kalmamıştı elinde. Yoldaşının - Hâlâ saatten bahsediyordu. - da belirttiği üzere sadece yirmi dakikanın ardından ameliyathanın kapısı kayarak açılmış, Tony'nin kalbini her zamanki gibi korkuyla titreten ciddi yüz ifadesi eşliğinde ruhsuz mavi önlükler içerisindeki doktor dışarı çıkmıştı.

Doktor bekleme odasındaki Tony'nin yanına gelmeden önce titrek bir nefes aldı. Genç dahi, bulunduğu yerden bile asla kontrolünü kaybetmeyen ünlü doktorun stresten kelimenin tam anlamıyla yok olduğunu görebiliyordu ama ona acımadı. Yine de ona acımaması adama toparlanması için zaman vermeyeceği anlamına gelmiyordu. Her ne kadar doktoru bir de kendi sarsıp Stephen'ın durumu hakkındaki tüm bilgi kırıntıları için tehditler savuracak halde olsa da bu süreci yaşadığı bir ayda tecrübe ve nispeten sakinlik kazanmayı başarabilmişti.

Doktor son bir kez nefes aldıktan sonra doğruldu, çenesini havaya dikti ve bekleme salonuna açılan - ucunda Tony'nin de olduğu - koridora doğru adımladı. Tony'yi görebileceği bir yere gelip de göz göze geldiklerinde başını usulca iki yana sallaması ise genç dahinin dünyasının başına yıkılması için yetersizdi.

Bir kez daha. Sekizinci kez.

"Denedim, tamam mı?" dedi doktor, sonunda Tony'nin yanına ulaştığında öfkeyle. Öfkeliydi çünkü baştan beri bunu yapmayı istememişti. Stephen'ı dünya genelindeki nöroloji derneği toplantıları sağ olsun kazadan önce tanıyan, ünlü, Fransız bir doktordu Etienne Trambley ve varığını yoğunu kaybetmeden önce arkadaşı-demeye-bin-şahit-arkadaşı kendisini arayıp muhtaç bir tavırla yardım istediğinde kabul etmeye yanaşmamıştı. Stephen'ın ellerinin durumunu duymuştu ve adamın aklındaki tedavi planlarının delice olduğunu biliyordu. Ona kendini, kendi ününü de düşünmek zorunda olduğunu düşünmüş; telefonu yüzüne kapatıvermişti. Stephen kadar olmasa da başarılı vakalarla dolu bir ünü vardı ve bunlarla anılmak varken Doktor Strange'in ameliyatında başarısız olan doktor olarak anılmak ağır gelmişti egosuna.

clockwork & mechanic ☰ ironstrange, auHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin