▸ bölüm #32: sert sözler, yumuşak kalpler ve bir şişe viski

307 54 221
                                    

bölüm otuz iki | sert sözler, yumuşak kalpler ve bir şişe viski

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

bölüm otuz iki | sert sözler, yumuşak
kalpler ve bir şişe viski

Stephen Strange erkek arkadaşını özlüyordu.

İnsanlar, ahlak, psikoloji veyahut felsefe gibi konulara zerre kadar ilgi duymayacak kadar maddeci bir adam olmuştu ömrü boyunca. Öyle duygusal konuşmalara girmez, hisleri üzerinde düşünmezdi bile lakin Tony ile tanıştığı ilk andan beri o eski, burnu büyük ve can sıkıcı adam olmadığının onu tanıyan, tanımayan herkes farkındaydı. Hayatının bir dönüm noktası olduğunu varsaysalar - ki vardı aslında. Varsayım mı kalmıştı? - o nokta kaza yaptığı an değil Tony ile tanışması olurdu kesinlikle. Viski rengi gözlü, esmer adam ona bir kalbinin var olduğunu hatırlatmıştı. Stephen'a o kadar bütün hissettirmişti ki Tony yanında olduğu sürece her türlü zorluğa göğüs gerebileceğini düşünmüştü.

Ama şimdi Tony hemen alt katta olsa bile özlemden yanıyordu kalbi.

Tüm bunların ne zaman başladığını hatırlamıyordu. Steve'i yumrukladığı an bir şeyler ters gitmeye başlamıştı evet ama aralarına mesafe girmesine sebep olan bu değildi. Ameliyatları, hiç geçmeyen ağrıları ve hastanede geçen geceleri de değildi hayır. O gecelerin hepsinde Tony ellerini tutmuş, sabahlarında ise Stephen'ı eve götürmek için hazırda beklemişti. Her anında yanındaydı, çektiği acıyı bile birlikte çekmişlerdi adeta.

Yine de son ameliyatından çıktıktan sonra - ve Tony ona bunun son olduğunu söylediğinde rahatlamıştı doğrusu. Ellerini düzeltebileceğine inanmadığını söylese yalan olurdu hani, sonuç olarak paranın satın alabileceği her türlü tedavinin bahsi herhangi bir hastalığı olan herkesi umutla doldururdu biraz ama süreçten o kadar yorulmuştu ki denemeyi keseceklerine sevinmişti bile. Sakat bir adam olmaya alışmıştı artık. Asla normal olamayacak olabilirdi ama yanında Tony olacakken hiçbir şey önemli görünmüyordu gözüne.

Sonra... Sonra Tony kaybolmuştu.

Kaybolmuştu. Hemen alt kattaydı. Ama kaybolmuştu.

Tony ona Bruce ile beraber yeni bir proje üzerinde çalıştıklarını söylemişti elbette. Projeye ilham verenin Stephen olduğunu en aptal kişi bile anlayabilirdi, sonuçta tamamen sinir sistemi üzerineydi ama Tony açıklarken Stephen'la hiçbir alakası yokmuş gibi göstermeyi başarmıştı. "Stark Endüstrileri silah üretimini bıraktığı için yeni bir alana ihtiyaç duyuyordu.", "Sağlık üzerinde çalışmak için çok tatmin edici bir sektördü." ve "Yapay sinir sistemi yapmayı Tony'den başka kim başarabilirdi ki?" demişti. Açıklamaları "Felçli hastalar için nasıl harikalar yaratabileceğimizi bir düşün." ve "Teknolojide bir devrim olacak bu." şeklinde de devam ediyordu.

Tuhaf bir şekilde Stephen ne unutlanmış ne de heveslenmişti.

Yapay sinir sisteminin iyi bir fikir olduğunu biliyordu. Sonuçta birçok organ gerek laboratuvar ortamında olsun gerek sentetik maddelerle olsun yapılabiliyordu ve eninde sonunda sıra bir gün sinir sistemine de gelecekti. Elbette sinirler çok karmaşıktı, bazılarının tüm işlevlerini anlayamıyorlardı bile ve beyinin uyarılara tepki verme şekli taklit edilmesi güç bir mekanizmaydı ama 1800'lerde insanlara internet güç bir mekanizma gibi görülürdü sonuçta. Tony isterse... Gerçekten yapabilirdi.

clockwork & mechanic ☰ ironstrange, auHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin