▸ bölüm #29: tıbbi kavramlar ve sabah kahvaltıları

387 51 252
                                    

bölüm yirmi dokuz | tıbbi kavramlar ve sabah kahvaltıları

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

bölüm yirmi dokuz | tıbbi kavramlar
ve sabah kahvaltıları

Stephen romantik bir filmdeki klasik bir sabahta açtı gözlerini.

Gözlerini açmadan önce esintisini hissettiği okyanus kokulu soğuk rüzgar uyanmasını selamlarcasına kirpiklerini okşadı. Bir anlığına hiçbir acısını, derdini, tasasını düşünmeden mutlulukla gülümsedi ve devasa yatakta gerindi. Yüz kasları birkaç gündür bu mimiğe o kadar yabancı kalmıştı ki yanakları ve uykuya dalmadan önceki tüm o öpücüklerden hassaslaşmış dudakları ağrıdı ama önemli değildi. Tatlı bir ağrıydı bu. İnsana sadece yaşadığını değil, neden yaşaması gerektiğini de hissettiriyordu ve tanrı, evren ya da dinleyen kim varsa şahit Stephen'ın hatırlatmaya sık sık ihtiyacı oluyordu.

Yanında Tony ile uyansa kat kat güzel bir sabah olabilirdi tabii ama bunun tadını kaçırmasına izin vermedi. Hayal meyal erkek arkadaşının yataktan süzüldüğünü hatırlıyordu. Sanki onu durdurmaya da çalışmıştı ama Tony sadece yumuşacık sesiyle uyumaya devam etmesini fısıldamıştı. Her ne kadar oldukça gerçek gibi hissettirse de uyduruyor olma olasılığı da olabilirdi. Uykuyla uyanık arasındaki o mahurlukta insan her şeye inanabilirdi sonuçta.

Vücudundaki her bir uzvu iyice gerip tertemiz nevresimlerin Tony'yi andıran - ama asla Tony'ninki kadar iyi değildi. - kokusuna doyduktan sonra yavaşça doğruldu yataktan. Çıplak ayaklarında ahşap parkelerin yarattığı hissi bile sevmişti. Burada ne kadar kalacağını, kasabaya dönüp dönmeyeceğini, elleri için hangi yolu tercih edeceğini, hayatının geriye kalanında ne yapacağını düşünmesi gerektiğini biliyordu. Her şey büyük bir belirsizlik içindeydi ama o an umrunda olan tek şey parkelerdi. Mümkün olduğu sürece bu parkeleri adımlayacak, okyanusun kokusunu içine çekecek ve okyanusu seyredecekti. Bunların hepsini yaparken bir yandan da tüm kalbiyle Tony'yi sevmeyi unutmayacaktı. Son adım kısa sürede hayatının ve kimliğinin o kadar parçası haline gelmişti ki kendine şaşırıyordu bazen.

Böyle bir pozitifliği her şey iyice berbat olmuşken kazanması ironikti.

Giyinme odasına gidip üstünü değiştirmek istedi ama sabah neşesini herhangi bir acizlik belirtisi ile bozmamaya karar vererek sadece Tony'nin koltuğun üzerine koyduğu açık yeşil yumuşacık sabahlığı üstüne geçirmekle yetindi. Kendini romantik komedilerde, ana erkekle geçirdiği dillere destan bir gecenin ardından üzerinde erkeğin gömleklerinden biriyle aşağı sıvışan kadınlar gibi hissediyordu. Biraz sonra gömleğin sahibini mutfakta kahvaltı hazırlarken bulacaktı. Sonra ana erkek, kadının güzelliğini seyrederken kahvaltıyı yakacak ve yaktık bari tam olsun dercesine mutfakta sevişeceklerdi. Senaryo hem basit ve tahmin edilebilir, hem de sevgi dolu ve sıcacıktı.

Stephen'ın senaryosu ise sevgi dolu ve sıcacık kısmına uygun olmasına rağmen pek de basit olduğu söylenemezdi.

Her şeyden önce romantik filmlerde teknoloji harikası, anlaması zor robotlar sağda solda dolanmazdı ama yaslandığı kapıdan gördüğü kadarıyla uzunca bir askılığı andıran ışıksız, yüksek teknoloji ürünü birçok cihaza göre bir tık daha gürültülü bir robot kahve demliyordu- Tony'nin yüzündeki memnuniyetsiz bakıştan anladığı kadarıyla ise başarısız oluyordu.

clockwork & mechanic ☰ ironstrange, auHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin