Dudaklarımdaki sıcaklık yok olduğunda hala gözlerimi açamamıştım. Tüm bedenim alev içindeydi. Yüzümün kıpkırmızı olduğuna emindim kesin beni izliyordu yavaşça gözlerimi araladım. Yanılmamıştım bana bakıyordu. Elimi tutması ile '' Gidiyoruz '' dedi.
'' Nereye Ateş. Yavaş ol düşeceğim '' dedim ancak beni duymazlıktan gelerek merdivenleri hızla inmeye başladık. Aşağı indiğimizde mekan bomboştu. Cenk ve bir kaç adam bar kısmında konuşuyorlardı. Ateş onların yanına doğru yöneldi. Elimi o kadar sıkı tutuyordu ki bir ona bir ellerimize bakıyordum.
'' Cenk biz yokuz bir kaç gün. Burası sende. O pisliğin içeri nasıl girdiğini de öğren.'' dedi. Cenk bana bakıp sırıtıyordu. Kaşlarımı çattım. Gözleri Ateş'e döndü.
'' Tamamdır abi siz keyfinize bakın'' dedi hala gülüyordu.
'' Cenk'' diye sinirle ismini söyledim. Ateş de gülerek çıkışa yöneldi. Hala elimi bırakmıyordu. Sanki bırakırsa yok olmamdan korkuyor gibiydi. Arabanın oraya geldiğimizde hızla elimi çektim.
'' Allah aşkına Ateş dur, nereye gidiyoruz. Başımızda bir sürü bela var.''
'' Birkaç gün yalnız kalacağımız bir yere gidiyoruz. Korkma hiçbir şey olmayacak. Hadi bin.'' Sürücü tarafının kapısını açıp bindi. Hala olduğum yer de duruyordum. Bu adamın her istediğini nasıl yapıyorum bilmiyorum ama bu durumdan nefret ediyor olduğumu biliyordum.
Sinirle yanına oturdum. Başımı cama çevirip ona bakmamaya çalıştım. Nereye gittiğimize dair hiçbir fikrim yoktu. Aslında iyi olmuştu. Sormak istediğim öğrenmek istediğim konuları konuşabilirdik. Eylül'ü dinlemek istiyordum ondan. Hala seviyor muydu onu. Kıskançlığın sırası değil Mira içimdeki ses susmak bilmiyordu.
'' En azından kıyafet alsaydık. ''
'' Kıyafete gerek yok, dışarı çıkmayacağımız için sorun değil benim kıyafetlerimden giyersin.'' dediğinde öylece yüzüne baktım. Ne saçmalıyordu bu adam. Evden çıkmayacağız derken. İçime korku hisleri dolmaya başladı. Daha fazla konuşmak istemediğim için başımı cama yaslayıp gözlerimi kapadım.
Tüm yol boyu uyumuş olmalıyım ki uyku ile uyanıklık arasında sırtımın yumuşak yatakla buluştuğunu hissettim. Gözlerimi açamıyordum.
Sabahın ilk ışıklarında gözlerimi araladım fakat vücudumun sarıldığını anladım. Lanet olsun Ateş kolları ile nasıl sarmıştı beni. Elini çekmeye çalıştım ancak başarılı olamadım. Yerimde kıpırdanmaya çabaladım biraz daha böyle kalırsak nefessizlikten ölecektim.
'' Rahat dur artık'' dedi.
'' Nefes alamıyorum çek şu ellerini koala gibi yapışmışsın. '' Enseme bir öpücük kondurup diğer tarafa dönerek uyumaya devam etti. Banyoya geçerek rutin işlerimi hallettim.
Ateş uyurken evi gezip, kahvaltı hazırlamaya karar verdim. Dağ evindeydik, daha önce kaldığımız yer değildi. Aşağıda salon, mutfak ve küçük bir banyo vardı. Dışarıda o kadar güzel bir teras vardı ki aşık olmuştum. Hele manzarası ağaçların tam ortasında küçük bir göl görünüyordu. Ayrıca orman tarafına doğru yürüyüş yolu vardı. Dışarıyı biraz daha izleyip mutfağa geçtim. Kahvaltı için poğaça yapmak istedim. Şaşırtıcı şekilde dolap her şeyiyle doluydu. Ne ara bu yiyecek içecekler alınmıştı. Pislik herif planlamıştı tabi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜL
RomanceAşk nedir sizce? Aşkı anlatmak zordur. öyle bir yakar ki seni küle dönersin... sonra tekrar doğar ve aynı sekilde devam edersin. .. Mira yağışlı bir havada evine gitmek isterken karşısına Ateş çıkar ve aşk onları öle bir kavurur ki, yaşad...