Asyaların evinden içeri girdiğimizde Gülsen Hanım koltuklardan birinde oturmuş perişan haldeydi, Kudret Bey ise elleri ceplerinde camdan dışarıyı izliyordu. Vakit kaybetmeden Gülsen Hanımın yanına giderek ona sarıldım.
'' Kızım yok Mira hiçbir yerde yok. Nerede benim güzel kızım. Kim bilir ne haldedir. Bulun bana kızımı bulun.''
Tek kelime konuşamıyordum, ona sarılarak güven vermeye çalıştım. Çünkü benim suçumdu , yine yere çakılmıştım. Kudret Bey derin sessizliğin içindeydi. Ateş yanına doğru yürüyüp konuştu.
'' Amca'' dedi. Bir anda yüzünü bana döndü. Nefret bakışları o kadar korkutucuydu ki.
'' Bu kızı hayatımıza aldın, lanet babası hala hayatta ve o pislik herifle beraber kızımı kaçırdılar. Bu kızı evimde, yaşantımız da , hayatımızın hiçbir yerinde görmek istemiyorum. Bana kızımı getireceksin Ateş buda son sözüm.''
Gözümden düşen tek damlayı kimse görmeden sildim. Cenk ellerini yumruk yapmış şekilde Kudret Bey'e bakıyordu. Ateş ise sessizce dışarıyı izliyordu. Konuşmaması beni incitmişti. Böyle bir hayatı ben seçmemiştim ki. Amcasına bakmadan dışarıyı izleyerek konuşmaya başladı. Herkesin gözleri ona döndü.
'' Bu sözlerini üzüntüne veriyorum amca. Ancak bir daha ki sefere bu kadar sakin kalmam. Mira benim karım buna kendini alıştırsan iyi olur. Çünkü hayatımda da hep olacak. Asya 'yı da sağ salim sana getireceğim.'' dedi ve salondan çıktı. Peşinden gittim. Beni burada yalnız bırakamazdı.
'' Ateş '' dedim. Bana dönüp ellerini yanaklarıma koyarak alnıma ufak bir öpücük kondurdu.
'' Güzelim sen yengemin yanında kal, amcamın söylediklerine kulak asma. Senin suçun değil anlaştık mı?''
Başımı sallamakla yetindim. O yanımda olmadan Kudret Bey ile aynı evde olmak çok zor olacaktı. Cenk de çıkarken kolumu sıvazladı. Bir müddet açık olan kapıdan, bahçeden çıkışlarını izledim içeri giremedim. Kendimi tutsak bir kuş gibi hissediyordum. Daha fazla kapıda bekleyemezdim. Kapıyı kapatarak salona geçtim. Neyse ki Kudret Bey salonda değildi.
'' Gülsen Hanım size papatya çayı yapmamı ister misiniz? '' Hayır anlamında başını salladı. Ağlamaktan kadın harap olmuştu.
Yağız neyi bekliyordu, şuana kadar beni ya arar ya da mesaj atardı. Ne olursa olsun Asya'yı onun elinden kurtarmam gerekiyordu. Benim onunla gitmem gerekse bile. Diğer taraftan Yağız değilse diye düşünmeden kendimi alamıyordum. Belki de içimde umut tohumları oluşturuyordum.
Zor olsa da Gülsen Hanımı odasına çıkartıp biraz uyumasını sağladım. Saat 23:00 tü. Ateşler gittiğinden beri Kudret Bey'i görmemek benim için en iyisiydi. Aşağı bahçeye çıkıp bir sigara yaktım.
'' Umarım iyisin arkadaşım umarım.''
Yaşlar durmaksızın akıyordu. Kalbimde derin bir sancı vardı. O esnada telefonuma mesaj bildirimi sesi geldi. Sigaramı söndürüp, ellerim titreyerek mesajı açtım. Yanılmak istesem de gönderen Yağızdı.
Bir resim geldi. Açmaya cesaret edemiyordum. Derin nefes alarak açtım. Asya ahır gibi bir yerde gözleri, elleri bağlı sandalyedeydi. Tekrar mesaj sesi duyuldu.
'' Sevgilim oyunumu beğendin mi? Ateş'in çıldırmasını izlemek çok keyifli. Yarın saat 15:00 te Beykoz sahilinde olacaksın. Orada bir araba senin için gelecek. Yalnız geleceksin Mira eğer herhangi bir sorun çıkarsa Asya'nın sonunun da Duru ve Kaan gibi olmasını istemezsin değil mi? Unutma saat üçte. Kocanla vedalaşmayı unutma sevgilim.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜL
RomansaAşk nedir sizce? Aşkı anlatmak zordur. öyle bir yakar ki seni küle dönersin... sonra tekrar doğar ve aynı sekilde devam edersin. .. Mira yağışlı bir havada evine gitmek isterken karşısına Ateş çıkar ve aşk onları öle bir kavurur ki, yaşad...