15. BÖLÜM
"Yıldızının parıldaması için tekrar darbe yemeye hazır olandır güçlü..."
⏳
"Azra hanım Soydan Holding'de çalışacağınız doğru mu?" Arabadan inmez inmez bir kalabalığın içinde bulmuştuk kendimizi. Herkes hep bir ağızdan Azra diye bağırıyor hava da milyon soru uçuşuyordu. Fatih ve benim etrafımı Necati Soydan'ın ordusu kapattı. Fatih gözlüğünü takıp havalı bir iş adamı gibi yürürken ben paytak adımlarla onu takip ediyordum.
Ellerindeki mikrofonların hedefi bendim. Konuşmam için uzatılan her bir mikrofonu korumalar itiyor ve kalabalığın içinden rahat geçmemiz için yol açıyorlardı.
Sonunda şirkete girdiğimiz de içerinin serinliği ile derin bir nefes aldım.
Kasıp kavuran güneşe nazaran içeri buz gibiydi. "Benimle geliyorsun,"dedi Fatih arkasında olan bana. Onu takip etmeye başladım. Arkamızdaki korumaların yarısından fazlası kapının önünde beklerken sadece iki tanesi bize eşlik ediyordu.Asansör kapısının önünde durduğumuzda Fatih düğmeye bastı ve kapı açıldı. Asansöre binmek midemi bulandırıyordu. Asla asansöre binmez merdivenleri kullanırdım hep. Asansör nefesimi daraltır midemi alak bullak ederdi. Asansöre bindiğinde ne diyeceğimi bilemez bir şekilde ona baktım. "Acele et Azra!"
Pot kırmamaya çalışarak daracık alana korumalarla beraber girdim. Kapının kapanmasıyla içeriyi derin bir sessizlik kapladı. Fatih birkaç düğmeye basınca hareket ettiğimize fark ettim. Nefesim daralmaya başladığında anlımda oluşan terim yüzümü teğet geçip yeri boyluyordu. Yer ayaklarımın altında kayıyormuş gibi hissettiğimde dizlerimin üzerine çöküp gözlerimi sımsıkı kapattım.
"Hastayım ölüyorum diye palavralar uyduracaksan inanmam." Fatih'in sinirli çıkan sesini duymuyordum çünkü midem çok fena kalkıyor nefesim daralıyordu. Boğuluyormuş gibi hissediyordum.
"Azra Hanım iyi misiniz?" Korumalardan biri bir şişe su uzattığında, "Durdurun şunu," dedim daha fazla dayanamayarak. "Asansörden korkuyorumsa bahanen, onu da yemem, sen Eyfel'e yürüyerek çıkmazsın..."
Gözlerimi açıp sinirli Fatih'e baktım ve o da aynı sinirle bana bakıyordu. "Hiçbir bahane seni kurtarmayacak..." Birkaç dakika sonra kapı açıldığında beni beklemeden arkasına bakmadan ilerledi. Ayağa kalkıp korumalarla beraber onu takip ettim. Ardımda bıraktığım asansöre öfkeyle bakıp adımlarımı hızlandırdım. Benden epeyce uzaklaşmış ve varlığımı unutmuş gibi yürüyen Fatih ve korumalarının şuanda ilgi odağı değildim. Benden epeyce uzaklaşmalarıyla yürümeme son verdim.
Ayaklarım geri geri gitmeye başlamış kafamda kaçış planları cebimde ise her şeyden kurtuluş biletim vardı. Bu oyunu daha fazla devam ettiremezdim. Hemen kaçmalı bir karakola gitmeliydim. Gideceğim yerlerin tahmin edilip önüne adam yığıldığını bilsemde duramazdım. Kimseyi kandıramazdım.
Bedenimi tam ters yöne çevirmiştim ki önümde iki takım elbiseli koruma görmememle kaşlarımı çattım.
Ya bir olay çıkaracaktım ya da yalanlarımla olay olacaktım.Onları alt edebilirdim. Beni Azra sandıkları için bana karşılık bile veremezlerdi. Fatih tamamıyla işine yoğunlaşmıştı önümde iki tane engel dışında hiçbir engel yoktu. Cebimde infaz edilenlerin çığlıkları vardı. Göremediğim birçok insanı öldüreceklerdi. Tutsak hayatın hazin sonunu yaşatacaklardı onlara. Ve asla bitmeyecekti acı.
Çığlıkları kimse duymayacaktı. Kaç sene sürecekti bilmiyordum yolun sonunda ölüm olsa da kendimi feda etmeye hazırdım. Biri bitsin diye bağırmadan bitmeyecekti çığlıklar, ölümler...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
+18 Tutsak Mağdurlar
Romance+18 Yetişkin içerik! Dudaklarını dudaklarımda hissettiğimde gözlerim büyüdü. Beni ilk defa öpüyordu. İlk defa... Öpüşü oldukça yumuşaktı kendinden geçmiş gibiydi. Karşılık vermeden karşısında utançtan renkten renge girdiğimde belimden kavrayıp sıkı...