..
"Aydınlığa alışmamamız içindir belki hayallerimizin karanlığa mahkum olması..."
16. BÖLÜM
İyi okumalar vote+yorumlarınızı beklerim.
Kırpmadığım gözlerimi pencereden çekip yataktan doğruldum.
Güneş doğmuştu karanlığın yerini aydınlık almıştı ve bu sürekli olan bir şeydi.Mutlaka gün doğacak.... Evrenin insan hayatına bir mesajı mıydı bu? Bu karanlığımızdan elbet kurtulacağımızın işaretemiydi?
Bir mum ışığının ümitlerimizin canlandıracağı mıydı? Kim bilir belki de tam tersiydi hayallerimiz kararmaya hep mahkumdu ve aydınlığa alışmamız içindi bu...
Hayallerim karanlığı gömülmüştü ve evrenin ışığını her gün eksik etmediği bu dünyada, ışıklarım her gün tek tek sönüyor ve ben karanlığımda kayboluyordum.
Peki aydınlığa ulaşmak benim elimdemiydi? Yoksa ışıklarımın benden bağımsız söndüğü gibi aydınlığımda benim elimde olmayan bir şeymiydi?
Uzun ve çetrefili karanlık bir yolun tam ortasındaydım. En engebeli yerde ayakta kalmaya çalışıyor ara ara sendeliyor bazen düşüyordum.
Elimden tutan yoktu veya beni anlayan... Çünkü yolun ortasında tektim, kendime sadece ben yardım edebilirdim.Kendim ve isteklerim dışında bir şey bilmiyordum. Gücümü farkındaydım güçsüzlüğümüde. Beni bastıran herkesi farkındaydım.
Nasıl bir yola düştüğümü biliyor kaderime isyan etmek yerine kaderin değişmesininde kader olduğunu düşünüyordum. Kaderin değişmeside kaderdir. Peki benim kaderim kontrolüm ve isteklerim dışında nereye doğru gidiyordu? Yalan, sahtekarlık, ve günah...
Dizime kadar battığım ve batacağım bataklığımdan bataklığımızdan nasıl kurtulacaktım? Daha çok batarak mı!
Hayatım farklı bir noktada ilerliyordu ve ben senelerdir görmediğim gökyüzünden gözlerimi alamıyordum. Bağırıp çağırmam gerekiyordu. Sonunda ölüm varsa bile bitsin demek. Flash elime geçsin, herkes kurtulsun....
Ama olmuyordu! Sesimi bastıran çok ses vardı. Ayağıma dolanan çok yalan. İşler tahmin edemeyeceğim bir noktaya gelmiş ve kurtuluşum olan flash bir yabancının eline geçmişti.
Senelerdir topladığım ve toplarken ölümü ensemde hissedip uğruna ecel terleri döktüğüm bir çeteyi çökertecek bilgiler, şimdi başkasının elindeydi!
Uzuvlarıma kadar gerilmiş zihnimdeki sesleri bastıramamıştım.
Al onu Gizem. Onu al. Kurtuluşun. Kurtuluşumuz. Sabaha kadar uyumamamış odanın içinde dönüp durmuştum. Almalıydım sonumu ve kurtuluşumu o heriften almalıydım. Bir aptallık yapmıştım bunun bedelini ağır bir şekilde ödemeden o flashı alıp gitmeliydim. Günler geçiyordu ama ben hala bir şey yapamamıştım. Yapmalıydım oturamaz rahat edemezdim!Yanımdan ayırmadığım biletim benim tek kurtuluşumdu. Onu polise teslim etmeden ölmezdim. Kendimi aklamadan hesap kesmeden geberemezdim! Onu, Nur, Cansu ve nice mahkum hayatı yaşanlar için almalıydım. Onu kaybetmek ölmekti! Dibine kadar battığım bataklıktan çıkmamaktı. Kendimi batırmıyordum sadece, yüzlerce insanıda kendimle batırıyordum. Sözümü tutmalıydım.
"Bir gün buradan çıktığımda sana sımsıkı sarılacağım ve sözünü tuttun beni kurtardın diyeceğim... Sen bir kahramansın, sen tutsak onca kalbin kahramanısın..."
Cansu'nun söyledikleri aklımdaydı. Çok az kalmıştı onu ve herkesi ölümden kurtarmalıydım. Zamanı geriye almalı ve kaybettiklerimin sebebi olanlara hayatı cehennem etmeliydim!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
+18 Tutsak Mağdurlar
Romansa+18 Yetişkin içerik! Dudaklarını dudaklarımda hissettiğimde gözlerim büyüdü. Beni ilk defa öpüyordu. İlk defa... Öpüşü oldukça yumuşaktı kendinden geçmiş gibiydi. Karşılık vermeden karşısında utançtan renkten renge girdiğimde belimden kavrayıp sıkı...