Akşam olduğunda, Can ile kafeye gitmek için hazırlanmıştım. Çok güzel beyaz ama basit bir elbise giyinmiştim. Makyajım hafif ve kibardı. Yaptığımdan pişmanlık duysamda o Kanat odununu bitirmek istiyordum. Ve kim bilir belki Can beni gerçekten kendinden ikna edebilcekti. Zaten Kanat ve benden asla olmazdı. Düşüncelere dalmışken, annem'de odaya dalmıştı. "Prensesim aşık mı olmuş?" dediğinde, sadece kafamı biraz çekinerek yana çevirmiştim. "Kim bakalım o şanslı erkek?" diye devam sorduğunda, "anne daha ilk buluşmamız, hiç birşey daha belli değil" demiştim. Annem beni sorgulayan bakışlarıyla boğarken, aynı zamanda bana kolyesini takmıştı. "Bak bu çok özel bir kolye ve bence bunu takmak için tam zamanı" dediğinde, kendimi kötü hissetmiştim. Kalbim gerçekten bunu istiyor muydu? Yada ben kendimi sadece Kanat'tan mı oyalıyordum? "Anne bunu bana şimdi takma" diye çıkarmak istediğimde, annem kızgın bir şekilde elimi tutmuştu. "Tak kızım!" diyerek tepki verdiğinde, sadece "tamam" demiştim. İçim bununla bir olmasada, annem'i kırmamak için bırakmıştım boynumda. Dışarda bir korna sesi geldiğinde, annem "git artık" der gibi bir bakış atmıştı. Aynı zamanda çok gururlu arkamdan bakıyordu.
Can olduğu yerde donup, sadece beni izlemişti. "Çok güzel olmuşsun" dediği an, "sağol, sende fena değilsin" diye cevap vermiştim. Bunu dedikten sonra gülmeye başlayıp, " o cevap biraz odunluk içerdi" demişti. "Can biliyorsun böyle aşırı romantizm beni hasta ediyor" dediğimde, arabanın kapısını açıp "geç bakalım, küçük odun" demişti. Uzun bir yolculuk sonrası, koskoca bir restoran'ın önüne gelmiştik. "Can burası biraz abartı olmadı mı, hani sadece kahve içmeye gitcektik?" dediğimde, "sana az bile oldu, sevgilim" demişti. O "sevgilim" lafını duyduktan sonra, tuhaf olmuştum. Yani tamam ben Kanat'ın önünde şans verdiğimi söylemiştim, ama benim için herşey çok çabuk ilerliyordu.
Beni elimden tutup, restoranta doğru götürdüğünde, bugün parasız kalacağımı düşünüyordum. Girdiğimizde, adamlar eğilip, "Can bey sizin yeriniz burası" diye büyük bir masayı işaret etmişti. Benim sandalyemi arkaya doğru çektiğinde, baya gözüme girmişti. Böyle adamlar zor bulunuyordu bugünlerde. "Sağol, centilmen bey" diye yüzüne güldüğümde, "sizin için herşey küçük hanım" cevabını vermişti. Kartı açtığımda, gözlerim açılmıştı şoktan. "Korkma istediğini ye, ben seni çağırdım ve ben seni doyurmadan kalkmam buradan" diye güldüğünde, "olmaz Can, ben kendi hesabımı kendim öderim" dediğimde, ısrar etmeye başlamıştı. "Salata almıcaksın umarım, bırak bugün benden olsun" diye beni en pahalı yemeyi almak için ikna etmişti. "Kabaklı Karides menüsünü" seçmiştim zorla. Ve yemek geldiğinde, normal balık ekmek istemişti canım. E kızım burda fakir olduğunu çok belli edemezsin işte, diye düşünürken Can'a teşekkür etmiştim. "Yani gerek yoktu biliyorsun" der demez "bak Ekim başlama yine" demişti. Uzun bir sohbet sonrası, Can'ı baya beğenmiştim. Aynı müziği dinleyip, aynı kitapları okuyorduk. "Ekim 2 dakika sonra, gelirim" deyip tuvalete kalktığında, kendimi suçlu hissetmiştim. Can gerçekten iyi birisiydi ve ben ona bir şans verecektim.
10 dakika bekledikten sonra hesap gelmişti ve Can ortada yoktu. Artık tedirgin olmaya başlamıştım ve onu 10 kez aramaya başlamıştım. "Aslında Can'a bekliyorum" dediğimde, garson bana dönüp, "Can bey gitti ve hesabı sizin ödüyeceğinizi söyledi. Gözlerim dolmuştu ve hayal kırıklığı yaşıyordum. Neden böyle şeyler sadece bana oluyordu ve neden kimse bana değer vermiyordu? "Bunu alın" diye annemin verdiği kolyeyi eline verdiğimde, "gerek yok" diye seslenen bir Kanat çıkmıştı ortaya. Oda beyaz bir gömlek ve siyah bir pantolon ile gelmişti. Elinde evimi bile satın alabilcek kadar para vardı ve iki saniyede borcumu ödemişti. "Gerekmez, isterseniz bulaşık yıkarım" dediğimde, Kanat garsona sinirli bir bakış verip, gitmesini sağlamıştı. "Sen neden burdasın?" dediğimde, "nedense Can'ın böyle bir hareket yapacağını tahmin etmiştim" demişti. "Vay baya da keyfin yerindeydi Ekim" diye devam konuştuğunda, giydiğim elbiseyi incelemişti. "Baya da süslenmişsin" diye güldüğünde, "komik mi bu Kanat?" demiştim. "Evet" diye cevap veren Kanat'a sinirli bakıyordum. "Komik olan ne?" dediğimde, "sen gerçekten onun senden hoşlancağını düşündün mü?" demişti. Lafları çok acısada, bunları bana canımı yakmak için söylediğini biliyordum. "Noldu Kanat, senin üzere dediklerimi sindiremedin mi?" dediğimde, Kanat beni kendisine çekip, "bak kızım anla artık, benimle uğraşılmaz" demişti. "Gerçekten mi?" deyip, elime bardağımı alıp, üstünden tüm suyu boşaltmıştım. Artık o kadar sinirimi bozmuştu ki, kendi kontrolümü kaybetmiştim. Herkes şok içinde bakarken, Kanat en sakin haliyle yüzünü mendille silmişti. Islak olduğu için, beyaz gömleğinin içini görebiliyordum. Gözlerim karnında ki kaslarına kaydığında, çenemi kaldırıp, gözlerine baktıran Kanat, beni utandırmıştı. "Bak biliyorum beni beğeniyorsun ama bunu için üstümden su dökmek zorunda değilsin" diye göz kırptığında, "ne diyorsun sen?" demiştim. "Beni çok beğeniyorsan, bir oda ayarlayabilirim" diyen Kanat'ın yüzüne bir tane geçirmiştim. "Gerçekten iğreniyorum senden" diye gitmiştim.
Hangisine daha çok üzüleceğimi bilmiyordum, Kanat'ın her yerden çıkıp, beni rezil etmesi mi yoksa tek sempatik bulduğum çocuğun beni kandırması mı? Gözyaşlarıma hakim olamadığımda, Ayşe'den mesaj gelmişti.
Ayşe.: Kızım ilk buluşmanız nasıl geçti hemen anlat. Bide seninle okul balosuna gelceğini söyle.
Hayır bunu tamamen unutmuştum. Herkes 2 kişi olarak teşrif etcekti orda ve ben rezil olacaktım. Ayşe'ye hiç cevap yazmayıp, Can'ı engellemiştim. Artık ne dese kendini kurtaramazdı. Gerçekten sevimsiz miydim yoksa?Evet Can'dan fena darbe ama sizce neden yaptı böyle birşey?
Umarım sıkılmamışsınızdır bu bölümden :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalbimin sırrı
Romance17-yaşındaki Ekim "Gerçek koleji" için kayıt olduktan sonra bir kaç macera yaşar. Arkadaşı Leyla yürüme gücünü kaybettiği o günden sonra kendine yemin etmiştir bu sırrı çözeceğine. Çünkü o okuldan birisinin suçlu olduğunu biliyor. „Bana aşık olduğun...