Hafta sonu boyunca sadece yatakta yatıp, Kanat ve benim resimlerimizi analiz etmiştim. Pek iştahım kalmamıştı ama annem işi çakmasın diye zorla yemek yiyordum. Leyla'nın her zaman yeni bir bomba patlatabileceğini bilmek beni tedirgin ve paranoyak yapmıştı. Sadece Kanat için endişelenmiyordum aynı zamanda Ozan içinde endişeliydim. Gözleri nefretten dönmüştü ve onu bu sefer tutmaya hakkım yoktu. Telefonuma aldığım mesajla birlikte biraz doğrulmuştum.
"Tiyatro grubu"
Ayşe.: üff nedense bu grup tam korku filmi gibi...
Melisa.: canım biz senin varoşluğuna kalmadık
Kanat.: nerde provaları yapacaz?
Melisa.: benim evde olur
Ozan.: tamam ama nolur Kanat'ı rahatsız etme yine 🙄
Ben.: tamam, saat kaç ve hangi gün?
Kanat.: İstediğin zaman :) güzellik
Melisa.: yavşama direk Kanat
Ozan.: bence bugün akşam saat 6'da uyar herkes için, hem kaptanımızın oyunu var 5'e kadarTelefonumu şarja takıp, kendime yemek yapmaya kararlanmıştım. Bir insanın bir hafta içinde tüm hayatı değişebilir mi sorusunu ben cevaplamıştım. Daha düne kadar önümdeki kanepenin üstünde Kanat'ın yaralarını temizliyordum. Zamanın çok çabuk geçtiğini bilmek biraz da sinirimi bozuyordu. Mutfağa girdiğimde, hiç önüme bakmadan su doldurmuştum kendime. Sağ tarafıma döndüğümde, şoka uğramıştım. Benim sorunlarımın kaynağı önümde boynu eğik bir şekilde beni izliyordu. "Ne kadar da büyümüşsün kızım" diye konuşan adam, benim elimdeki bardağı düşürmeme sebeb olmuştu. İçimde zorla kapattığım yaraların dikişi şu an açılmıştı. Ne kadar da sarılmak istesem, aynı zamanda yüzüne tükürmemek için zor tutmuştum kendimi. "B-baba" diye laflarımda takılırken, o benim saçımı sevmişti. "Kızım, ben geldim" dediğinde, yutkunmuştum. Gözlerimin dolduğunu farkettiğim an, ne kadar kötü bir hafta geçirdiğimi anlamıştım. "Neden geldin? Kalsaydın yeni karının yanında" diye sert bir şekilde konuştuğumda, babam denilen o adam üzgün bir şekilde yere bakmıştı.
Kalbimin ortasında bir düğüm açılmıştı ve çocukluğumda yaşadığım tüm travmalar çözülmüştü yine. "Özür dilerim kızım, nolur affet beni" diye nerdeyse yalvaran babam, benim hüngür hüngür ağlamama sebeb olmuştu. "Sen nasıl cüret edersin ya?" diye nefes almakta zorlanırken, "benim önüme çıkıp, af dilemeyi nasıl cüret edersin?" dediğimde, babam gözyaşlarını silmişti. Kalbim hızlanmıştı ve ben artık kontrolümü kaybetmiştim. Yine o küçüklüğüm aklıma gelmişti, o çaresiz şekilde babama beklediğim an. "Sen nasıl kendine daha baba diyebiliyorsun?!" diye bağırmaya başladığımda, babamın ağlaması daha da hiddetlenmişti. "Baba dediğin birisi seni borçta kaldığında evinden atmaya çalışıp, seni lunaparkta terk etmezdi" diye çaresizce ellerimi saçlarıma koyduğumda, babam "affet beni Ekim" diyerek beni daha da sinirlendirmişti. "Ben affetsem, annem seni affeder mi? Ben affetsem Ozan seni affeder mi?" diye daha da hiddetlendiğimde, "nerden öğrendin?" diye sormuştu. "Bunun önemi var mı? Tamam beni bir kenarda bıraktın ama annem toparladı beni. Peki onu kim toparladı?" diye Ozan'ı koruduğumda, kendi laflarıma şaşırmıştım. İlk defa abimi mi korumuştum? "Git artık!" diye bağırırken, bir yandan da sinir krizi geçiriyordum. "Git, git, git artık!" diye bağırarak tüm tencereleri yere devirdiğimde, babam ağlayarak kolumu tutmaya çalışmıştı.
Şok içinde poşetleri yere düşüren annem, beni hemen kollarına alıp, babama en tiksintili bakışıyla bakmıştı. "Sen utanmıyor musun Tuna?" diye soran annem, sadece bir "Neşe beni affet" alabilmişti. "Bu kız senin yüzünden merdivenlerde oturup, hasta olmuştu. Belki babası gelir diye kendini parçaladı" diye cevap verdiğinde, babam kendinden utanmıştı. "Senin yüzünden bu kız fakir hayatını yaşadı ve asla bir baba tavsiyesi alamadı" dediğinde, kalbime hançer inmiş gibiydi. Babam tam konuşmak isterken, "gitsen iyi olur artık" demişti. Onu bulmuşken gitmesini istemiyordum ama kalmasını da hiç istemiyordum. Bugünün geleceğinden çok korkmuştum ama küçükken hep hayalini kurardım. Babam gitmeden önce, bana son bir bakış atıp, "beni unutma kızım" demişti. Geriye kalan sadece kırık kalbim ve yıkılmış hayallerim vardı. Annem bana sımsıkı sarılıp, "sana bunu yaşatmasını yine izin verdiğim için özür dilerim" dediğinde, "sen olmasan kafayı çoktan yemiştim" demiştim. Onu çok seviyordum ve onun ne kadar güçlü bir kadın olduğunu da biliyordum. Babam'ı özlemişim ne kadar da nefret etsem ondan, onu da çok seviyordum. Annemin kollarında kendimi bırakıp, ağladığımda, annemin de benim için güçlü kalmaya çalıştığını farketmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalbimin sırrı
Romance17-yaşındaki Ekim "Gerçek koleji" için kayıt olduktan sonra bir kaç macera yaşar. Arkadaşı Leyla yürüme gücünü kaybettiği o günden sonra kendine yemin etmiştir bu sırrı çözeceğine. Çünkü o okuldan birisinin suçlu olduğunu biliyor. „Bana aşık olduğun...