Uyandığım an, hazırlanmaya başlamıştım. Bugün zorbalığa karşı bir kampanya vardı ve öğretmen tutturmuştu oraya katılmamızı. Ayşe de benim odada hazırlanırken, "sencede saçma değil mi?" diye sormuştu. Eline rimelimi alıp, kirpiklerini yaptığında, "yani biz zorbalanırken herkes 3 maymunları oynamıştı" demiştim. "Varya Ekim sende tam o zorbaya aşık oldun ondan istersen sen hiç konuşma" diyerek güldüğünde, üzerine yastık atmıştım. "Sen olmadın sanki" dediğimde, gözlerini benden kaçırmıştı. "O artık imkansız bir iş" dediğinde, "belkide siz imkansız yapıyorsunuzdur" demiştim makyajımı yaparken. "Yaptığı şeyleri belki sen unutmuş olabilirsin ama ben yapamam öyle" dediğinde, yutkunmuştum. "Yanlış anlama tabi o senin abin ama bende öyle bir lüksü yok" diye konuştuğunda, "konuyu kapatmak istemiştim. "Ya aslında bir sorum var nasıl bir kampanya olacak bu?" dediğimde, hemen kendini düzeltip, "gruplara ayrılacağız ve bir kaç zorbalık yaşayan öğrencilerle iletişim kuracağız" demişti. Biraz üzülmüştüm bunu duyduğumda. "Ve tabi bunların aralarında tembihlememiz gereken zorbalar da vardı" diye güldüğünde, "yani bir sınıfla konuşup, zorbalığın kötü yanlarını anlatacağız?" diyerek sorduğumda, "aynen öyle" demişti.
"Hadi gel artık, geç kalacağız" dediğinde, beni bir yandan da kolumdan çekiyordu. Annem bugün sabah işe gittiği için, Ayşe bende kalmıştı tüm gün. Hemen ayakkabılarımızı giyinip, taksiye binmiştik. Bekir gülerek bizim yanımıza sıkıştığında, "korkuttun bizi eşek" diyerek omzuna vurmuştum. Bekir'in çenesi tüm yolculuk boyunca düşmüştü. Ne susmak biliyordu nede olayları abartmadan anlatmamayı. Ayşe sonunda "ay Bekir kesin öyle olmuştur" demişti. Ellerimi artık başıma koyduğumda, "sen bana yalancı mı diyorsun?" diye konuşan Bekir'i duymuştum. "Ay bi susun artık!" dediğimde, taksici bana dönüp, "abla sana bol sabır" demişti. Geldiğimizi gördüğümde, parayı uzatıp, "sağol lazım olabilir bugün" demiştim. Arabadan indiğimizde, Bekir Ayşe'ye çelme takıp, bide hunharca gülmüştü. "Yaa Bekir ya bu sefer bittin" diye yerden kalktıktan sonra onu pataklamaya başlamıştı. Artık ikisini de kulaklarından çekip, öğrencilerin toplandıkları yere götürdüğümde, herkes bize bakıyordu.
Kanat'a doğru gittiğimde, benden uzak durmuştu. "Kanat?" diye sorduğumda, "efendim" demişti en hasta sesiyle. "Sen grip mi oldun?" dediğimde, "evet ama kötü birşey yok" diye geçiştirmişti. Burnu akıp, duruyordu ve ben bunu nedensizce tatlı bulmuştum. "Evde kalsaydın" dediğimde, "ozaman babamın okula gideceksin tantanasını çekecektim" demişti. O kadar acımasız olamazdı herhalde. Oğlu ayakta bile zor kalırken, "okula git!" demiş olamazdı deme. "Tamam ozaman" diye önümüze dikilen öğretmen bizi düşüncelerimizden alabilmişti. "Gruplarınızı söylicem" dediğinde, herkes pür dikkat dinliyordu. "Can, Melih, Ayşe ve Melisa siz bu okula gidip, çocuklara zorbalığı anlatacaksınız" demişti. Melisa gözlerini çevirip, "bu grubu çok düşünmediniz galiba" diye önden yürümüştü. "Saygısızlaşma, gidin şimdi!" diye kızdığında, oflayarak uzaklaşmışlardı. "Tamam ikinci grup: Ekim, Ozan, Kanat, Aziz ve Oktay" dediğinde, biraz sinirlenmiştim. "Hocam niye sadece erkek var bu grupta?" diye sorduğumda, "ozaman size Leyla'yı ekleyebilirim" demişti. "Bu sizin gideceğiniz okul" diye elimize bir kart verdiğinde, uzak olduğunu anlamak zor değildi. "Saat 12'de orda olmamız gerek daha biraz erken" dediğimde, Oktay bize dönüp, "e birşeyler yiyelim ozaman" demişti.
Bir kafeye geçtiğimizde, Ozan oflamaya başlamıştı. "Nerden çıktı bu zorba işi" dediğinde, Leyla mırıldanarak, "tabi insan yaptığı şeyle karşı karşıya gelmek istemez" demişti. "Birşey mi dedin?" diye sorduğunda, "yoo sadece neden rahatsız olduğunuzu anlamak zor değil" demişti. Hakaretiyle fazlasıyla haklıydı. Kızı şaka uğruna sakat bırakıp, bizi de zorbalamışlardı. Ozan birşey söylemek istediğinde, aralarına girmiştim. "Bakın garson bekliyor" diye konuştuğumda, "beklesin madem, mesleği değil mi?" demişti Kanat gülerek. Tavırlarından hoşlanmadığım için, "nasıl yani?" diye sormuştum. "Nasıl duyduysan öyle, kardeş sende boş boş duracağına siparişimizi alsan daha iyi olur" dediğinde, garson yutkunarak "tabi Kanat bey" demişti. Herkes nerdeyse her mekanda Kanat'ın kim olduğunu biliyordu. Kanat siparişini verdiğinde, adam bize de sormuştu. O gittikten sonra, Kanatla Ozan gülüşmeye başlamıştı. "Eline ne geçti Kanat?" dediğimde, "aşkım herşeyi çok ciddiye alma" demişti kolunu omzuma atmaya çalışarak. Kolunu sinirle attırdığımda, "zenginsin diye deme bu hareketler?" demiştim. Ozan bana dönüp, "çocukta para var, neden belli etmesin?" diye destek olmuştu Kanat'a. "O garsonda helikopter gibi önümüzde dikilmeseymiş" dediğinde, Kanat gülmüştü. "Benim küçük adaletçim kızdı mı yoksa?" dediğinde, ciddiye alınmamış gibi hissetmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalbimin sırrı
Romance17-yaşındaki Ekim "Gerçek koleji" için kayıt olduktan sonra bir kaç macera yaşar. Arkadaşı Leyla yürüme gücünü kaybettiği o günden sonra kendine yemin etmiştir bu sırrı çözeceğine. Çünkü o okuldan birisinin suçlu olduğunu biliyor. „Bana aşık olduğun...