⌜UNCERTAINTY⌟

564 67 187
                                    

'Oh, the MISERY
Every body wants
TO BE ENEMY
Spare the sympathy'

'Oh, the MISERYEvery body wantsTO BE ENEMYSpare the sympathy'

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(medyadaki şarkıyla okumanızı isterim☺️)

[Önceki Bölümden Kısa Bir Hatırlatma]

"Minho bunları bilmiyor Felix. Biliyorum yardım etmek istediğini fakat söz arasında yanlışlıkla bir şeyden bahsedersin diye korkuyorum. Biliyorsun bazen konuşurken kendini kaybediyorsun." Chan gülüşüyle Felix'in saçlarını okşuyordu.

"Aşk olsun hyung ya. Söylemem tabiki. Hem bu ciddi bir konu. Asla bahsetmem."

"Şaka yapıyorum zaten. Senden bunu saklayacak değilim. Hani babamın arkadaşına attım dedim ya. Oradaki çalışanların listesini de çıkarttırdım. Ve çok işimize yarayacak birini buldum. Hatırlar mısın bilemiyorum ama eskiden senin bir bakıcı vardı. Hatta sen onu browni teyze diye çağırırdın. "

Felix hatırlamasıyla gözlerinden kalpler çıkmıştı." Evet evet hatırlıyorum. Çok güzel browniler yapıyordu. Hatta bizden ayrıldığında masanın üstüne browni tarifini bırakmıştı."

"Doğru. O browni teyze şuan Minho'ların evinde çalışıyor. Ona ulaştım. Küçük bir konuşma yaptık." Felix soğumuş olan sıcak çikolatasından bir yudum daha aldı ve merakla abisine "Sen ne ara yaptın bunları ya. Daha geleli kaç saat oldu?" diye sordu. Kolundaki saatte yazan rakamlarla gözlerini kocaman açtı. "Yuh saat gece üç mü olmuş?! Ne ara ya?"

Kardeşinin tepkisime kıkırdayan Chan ayağa kalktı ve mutfağa doğru yürüdü. "Yarın haftasonu zaten. Ben kahve yapayım bize, gece uzun olacak."

[Hatırlatma Sonu]
(uzun bir ara verdiğim için hatırlamadığınız yerler olacaktır. Çok çok çok üzgünüm bunun için. Önceki bölümü okumanızı tavsiye ederim bu yüzden)

Chan, kahve makinesinin başında bekliyordu. Kafasında tonlarca düşünce vardı. Öğrendiği ve öğrenecekleri şeylerin yükünü daha şimdiden hissetmeye başlamıştı. Minho'nun belirli davranışları, gözleriyle konuşmaya çalışması, mimikleri ve el kol hareketleri kafasında bir çok şüpheye yol açıyordu. Minho içinde çok fazla bilinmezlik taşıyordu.

O kadar çok düşüncelere dalmıştı ki ne kahve makinesinin sesini ne de mutfağa giren kardeşinin sesini işitmişti. Felix omzuna dokunmasa bir kaç dakika daha olduğu yerde dikilmeye devam da ederdi.

"Hyung! İyi misin sen? Sana sesleniyorum, cevap vermiyorsun."

"Oh! İyiyim. Dalmışım biraz. Sen neden geldin?" Felix, abisinin donuk yüzüne gülerek kahveleri bardaklara doldurmaya başladı. "Kahvelerin olduğunu da fark etmedin sanırım. Makine 'al artık onları' diye ötüyor iki saattir."

Chan, aklına yeni gelen kahvelerle donuk yüzünü buruşturdu. "Doğru ya. Unutmuşum."

"Neyse hadi gel içeri. Daha konuşacağımız şeyler var." Felix elinde tepsiyle içeride ki yemek masasına ilerledi. Chan'de arkasından masada ki az önce ki yerine oturdu. Felix, bir yudum kahvesinden alıp konuşmaya başladı.

Alone ~ MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin