K'15

138 6 1
                                    

"Gerçekten ölmeyeceksin, tamam mı?"

Aras sıkıntılı bir şekilde gözlerimin içine bakarken yutkunmamı engelleyemedim. Planlanımın yüzde doksanlık kısmı tamamen işlese bile hala ölmemesi tam olarak kesin değildi. Onun ölecek olma düşüncesi içimde ki düşünceleri birbirine katarken durgun bakışlarımı yere indirdim.

O da benim sıkıntımı az çok anlamış olacak ki çeneme koyduğu eliyle gözlerimizi birleştirdi. Bakışlarında ki yoğunluk kaşlarımın burkulmasına sebep olurken ona değer verdiğimi hissedebiliyordum.

Bunu görmüş olacak ki etrafımız da dolanan adamları, Çağatay'ı ve diğer her şeyi bir kenara bırakarak dudaklarıma doğru eğildi.

Bunu yapamayacağımı hissettiğim için uzanıp hızlıca yanağına dudaklarımı bastırdım. Buruk gülümsemesi ile bana sarılırken saçlarını avuçlamıştım.

"Lütfen... lütfen ölme olur mu?" dedim sesim istemsizce kısık çıkarken. Kollarını bedenime sararken kafasını omuz boşluğuma yerleştirdi. "Eğer ölürsen, tek başıma kalırım ve düştüğümde beni kaldıracak kimsem olmaz." Gözlerimin dolduğunu hissederken, dediklerimden dolayı onun da şaşırdığını hissedebiliyordum.

"Her zaman seni tutmak için burada olacağım, tavşancık." Elini aramızdan kalbimin üzerine koyduktan sonra bedenlerimizi uzaklaştırdı ve parlayan gözleriyle alnıma dudaklarını yasladı.

Elimden geldiğince daha sıkı sarılırken nedenini bilmediğim duygularla hıçkırıklarım boğazıma dizildi. Şu bir kaç hafta da sadece yanımda olmamış, ruhumu temizlememe de yardımcı olmuştu. Üstelik onu sevdiğimi söylememe ihtiyacı olmadan, sevgime ihtiyacı olmadan bütün kalbini açıp karşılıksız bir şekilde beni sevmişti.

Bunun onda açtığı yarayı görebiliyordum lakin bu yarayı kapatmasına ne yazık ki yardımcı olamıyordum.

"Neredeyse ağlayacağım."

Çağatay'ın alaycı sesini duymamla burnumu çekerek Aras'tan uzaklaştım. "Ağlayabilecek duygularının olduğunu bilmiyordum, Türkmen."

"Hah." Homurdanarak yanımıza gelirken Aras'ın kurşun geçirmez yeleğini kontrol ettiğini fark ettim. "Sadece buna güvenemeyiz, bu yüzden Duru, elinden geldiğinde karnına nişan almalısın."

Dedikleri beynimde yankılanırken kafamı sallamaktan kendimi alıkoyamadım. Bu sıralar düşüncelerim birbirine girmiş, kafamda ki sesler beni yeterince yorarken sadece planlarıma odaklanmaya çalışmak aşırı derece de zor oluyordu.

"Kendine gelmelisin, annen seni öldürmek için an kolluyorken, Aras'ı yanlışlıkla öldürmek istemezsin."

Çağatay'ın dedikleriyle kendime gelmeye çalıştım. Nefesim daralıyor, bulunduğumuz ortam üzerime üzerime gelirken titrememi kontrol edemiyordum. Bunu anlamış olan Aras, daha önce ataklarımda yanımda olduğu için arkamdan kolunu belime sardı ve kulağıma fısıldadı.

"Sen Duru Yüksel. Duygularının planlarının önüne geçmesine izin vermemelisin, vermeyeceksin değil mi?" Kafamı salladım. "O zaman derin bir nefes al." Tekrardan ondan tarafa dönerken içimi kaplayan veda kelimelerini yuttum ve yüzüme sırıtmamı yerleştirdim. Bakışları anında yumuşarken eğilerek konuşmasına devam etti. "Canımı çoktan ellerine verdim, tavşancık. İkincisi beni sadece toprak altına koyar."

Dedikleri kalbimin daha da ezilmesine yol açarken duygularımı iyice yutmaya çalıştım. Dediği gibi ben Duru Yüksel'dim. Duygularım yıllardır önüme engel olmazken, yüzüp yüzüp kuyruğuna geldiğimde de engel olmamalıydı.

"Bir kaç saate görüşürüz, ayıcık."

Görüşürüz demedi ama veda eden gözleri bana yeterli geldi. Arkamı dönerek beni takip eden Çağatay'la depodan çıktım.

KIRMIZI' +16|Tamamlandı.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin