Multimedia: Çağatay ve Duru.
Dikkat küfür, argo ve cinsellik içerir.
Bir, iki, üç, dört, beş, altı... İçimden bilmem kaçıncı siktiğimin on sayısına saydığımı bilmiyordum. Çağatay bu gece onun istediklerini yapmam için bizi evine getirmişti lakin saatlerdir kanepesine oturmuş, gece yayınlanan basketbol maçlarından birini izliyordu. Düz bakışlarıyla birasını tekrar dudaklarına götürdüğünde dayanamayarak küçük el çantamdan bir sigara ve çakmak çıkardım.
Ses getirmiş olacak ki benden tarafa bakış atarken, sigaramın ucunu alevlendiriyordum. Çatık kaşlarımla ona baktım. ne?
Bakışlarımı umursamadan ekrana dönmesi beni çileden çıkartırken üzerimde ki siyah elbisenin açılmasını umursamadım. Bacaklarımı üst üste atıp sigara olan elimin dirseğini diğer elimle tutmaya başlamıştım.
Maçın son düdüğünün çaldığı haberi verirken telefonumda Aras'la olan fotoğraflarımıza bakıyordum. Fotoğraf çekilmeyi sevmezdim ama Aras'ın ikna kabiliyeti çok iyiydi. Özellikle bacak aramda.
"Uyuyacağız, gel." Ayağa kalkıp elini benden tarafa uzatırken gözleri son yudumlarını içtiği bira şişesindeydi.
Elini ittirip ayağa naif bir şekilde kalktım ve elbisemin eteklerini düzelttim. Peşinden zati yolunu bildiğim odasına ilerlerken sinirim geçmişti. İlk defa onunla uyumak istemiyordum. Bedenim bu iki erkek arasında git gel yaşarken ruhum daha fazla yoruluyordu.
"Al tişört. Seversin." Dolaptan çıkardığı tişörtü suratıma atarken önümde eğilerek kotunu çıkardı. Siyah baksırından belli olan alımlı kıçı kaşlarımın havaya kalkmasını sağlarken bu görüntüyü kesmek istercesine gri şortunu bacaklarından geçirdi.
"Sabaha kadar seni bekleyemem, Melek." dediğinde yatağa ilerliyordu.
Gözlerini kapatıp kollarını başının altında birleştirmesini izledim. Gözlerinin kapalı olmasından yararlanarak üzerimde ki elbiseyi çıkardım ve verdiği tişörtü giyerken bulmayı umduğum onun kendine has kokusu yerine yumuşatıcı kokusu üzülmeme neden oldu.
İçimde ki sürtük tarafım bana kahkahalar atarken neden üzüldüğümü düşünmemle işler daha da karmaşıklaştı.
Şuan sevişiyor olmamız gerekmez miydi?
Neden bana bu kadar uzaktı?
Elbiseyi dolabından bir askı alarak astım ve merdivenleri çıkarken çantama koyduğum telefonu çıkardım. Arama yoktu. Mesaj yoktu.
Ne kadar bana belli etmese de Aras'ın sinirlendiğini biliyordum. Bana belli etmezdi çünkü beni kaybetmekten korktuğunu yüzüme karşı bir çok defa söylemişti. Seni seviyorum kelimelerini ağzından bir çok defa uyurken duymuştum. Bu içimde hiçbir şeyi değiştirmemişti. İnsanlar bu kelimelerle değiştiklerini söylerlerdi. Karşılarında ki insana hayatlarını adayacaklarını söylerlerdi.
Lakin ben bir şey hissetmemiştim. Aksine eskisinden biraz daha uzaklaşarak ondan habersiz bir takım işler yapmaya başlamıştım.
Yatağa doğru ilerlerken Çağatay'ın gövdesini inceleyen gözlerim, kafamda tek bir soru işaretini oluşturuyordu.
O bana seni seviyorum deseydi neler olurdu?
"Duru, sinirlendiğimde neler olduğunu biliyorsun. Tepemde dikilmeyi bırak ve yatağa gir." Gözleri çatılan kaşlarıyla koyulaşırken pozisyonu değişmemişti.
Ne zaman çattığımı bilmediğim kaşlarımla yatağa girdim ve yorganın altına girerken ona sırtımı döndüm. Bir dakika bile geçmeden arkamda ki varlığı daha da yaklaştı ve kolunu belime atarak beni kendisine çekti. Kalp atışlarım ve nefes alış verişlerim oda da yankılanırken Çağatay saçlarımın arasından boynuma uzattığı burnuyla derin bir nefes aldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRMIZI' +16|Tamamlandı.
Teen Fiction'DİKKAT KÜFÜR, ARGO VE CİNSELLİK VARDIR' Aras'ın yıllarca gördüğü o iğrenç insanların hepsi kötüydü, cehennemin en dibinde yanacaklarına yemin edebilirdi, gözlerinde ki o karanlık o kadar fazlaydı ki insanı ürkütürdü. Uzun bir süre içersinde o kara...