Multimedia: Çağatay TÜRKMEN.
"Kafayı yemek üzereyim." dedi kahverengi saçlı çocuk.
"Neden, Türkmen?" Arkadaşının alayla çıkan sesi, ona mavi gözlü kızı hatırlatmıştı.
"Yapma şunu dedim, Berke." Sinirle yerinden kalkarken, arkadaşı arkasından sesleniyordu fakat bunu umursamadı. Uzun zamandır mavi gözlü meleğiyle görüşmüyordu ama onu başka bir erkekle sürekli yan yana görmek canını sıkıyordu.
Arabasına atlayıp eve sürerken yolda sürekli o çocuğun onu okuldan almasını ve meleğinin gülümseyişini uzaktan izlemesi onu durgunlaştırıyordu. Sanem denen kadının ölümüyle beraber yattığı kızları saymayı bırakmıştı. Hayatında iki üç aydır bulunmasına rağmen o kızla beraber geçirdikleri zaman, yaşadıkları ve hissettikleri onun için bir ilkti. Meleğinin de ilki olduğuna olan inancı her zaman içindeydi.
Evinin önüne geldiğinde garajın kapılarını açan düğmeye bastı, ölen babasından kalan, terk edilmiş gibi duran eve garajdan ilk adımını atarken, bir kaç gün önce ki pislik yoktu. Aklında ki planı bir an önce işleme geçirmek istiyordu fakat kızın üzerinde bırakacağı etkiden korkuyordu.
Duru ne kadar zalim gözükse de, Çağatay'a karşı son zamanlarda daha duygusal ve yakın davranmıştı. Ama Çağatay'ın yaşadığı son olaylar neticesinde Duru'ya yapacağı, hayal olayın oturması gerekti.
"Nisa." Telefonundan gelen müzik sesleri kesilirken, ince telli bir kızın sesin duyuldu.
"Efendim, Çağataycım?"
"Bu gece bana gelsene. Ama bir iki saat sonra geleceğim ben. Ev boş, anahtarı saksının içine koyuyorum, arka kapıdan girersin." dedi monoton bir sesle çocuk.
"Tamamdır, hayatııım." Kızın uzatarak konuşmasına yüzünü buruştururken, telefonu hızla kapattı ve meleğinin numarasının üzerine tıkladı.
Telefon ikinci çalışta açılırken, "Saat sekizde senin dairende, iddialarımıza devam, Yüksel." dedi.
Arkadan gelen bağrışmayla yüzünü buruştururken, "Aras'ın yanına götürün şu pisliği, işim var benim." demesiyle yüzü sırıtmaya dönmüştü. "O kadar zamandan sonra devam mı gerçekten, Türkmen?"
Yüzünde ki sırıtmayı telefondan bile hissediyordu. Bayılıyordu bu kızın her haline. "Sen demiştin Yüksel, yoksa caydın mı?" dedi kendinden emin bir şekilde.
Bir kaç saniye sessizlikten sonra kahkahalarla konuşması, çocuğun özlediği sese uzun bir nefes vermesini sağlamıştı.
"Caymak mı? Neyim ben Çağatay Türkmen falan mı?"
Uzatmak istemeyerek gözlerini yumdu ve "Çabuk ol, Yüksel. Bu gece uzun olacak." diyerek telefonu kapadı.
Hızla çıkardığı deri ceketi üzerine geçirerek, arabasına geri atladı ve sert bir ifadeyle uzun süre gitmediği eve sürdü. Yaklaşık on beş dakika içinde apartmanın önünde dururken, yolculuğun sessizliği ve soğukluğu içine işlemişti.
Hızla apartmana girerken, asansörü çağırdı ve kolunu asansörün yanında ki duvara yasladı. Üzerinden son zamanlarda içtiği, likörün ve sigaranın kokusu geliyordu. Asansöre binerken, basan sıcaklıkla deri ceketini çıkarttı. Duru'yla uzun süredir baş başa kalmamıştı. Uzun süredir onu düşünerek yattığı kızların hiç biri sadece Duru'yla seviştiğinde aldığı zevki verememişti.
Bunu düşünerek cebinden çıkardığı anahtarla dairenin kapısını açtı. Hızlıca yedeklediği tişörtlerinden birini üzerine geçirirken elini yüzünü yıkadı ve dış kapının, holün orada turlamaya başladı. İki üç adamını Duru'nun gözetmen koymaması için konumlandırırken, her şeyin plana göre ilerlemesi gerekiyordu. O Aras denen çocukla yaptıklarını tam olarak bilmese de, yakın zamanda aşırı dozda uyuşturucu ve esrar kullandığını biliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRMIZI' +16|Tamamlandı.
Teen Fiction'DİKKAT KÜFÜR, ARGO VE CİNSELLİK VARDIR' Aras'ın yıllarca gördüğü o iğrenç insanların hepsi kötüydü, cehennemin en dibinde yanacaklarına yemin edebilirdi, gözlerinde ki o karanlık o kadar fazlaydı ki insanı ürkütürdü. Uzun bir süre içersinde o kara...