Burası New York zaman burda sürekli akar ve hayatta öyle.
Sırayla büyük binaları hızla geçerken evin birinde durur ve o evin içinde neler olduğunu göstermeye başlar zaman.
Elinde gitar başı hafif ritimle sallanan, parmakları gitarın tellerinde ahenkle dans eden bir genç oğlan kendini o kadar kaptırmış ki odadaki kapının açıldığını duymamış.
İçeriye giren genç adam yerinde sabırsızca bir o yana bir buyana dönüp durdu.
Gitarı yanına bırakıp gözlerini devirdi "tell me what do you say Marius"
(söyle derdin ne Marius)
Marius : Dude, did you secretly make a match decision from me, how do you do that?
(Dostum benden gizlice maç kararı mı aldın bunu nasıl yaparsın)
- Basketball is my passion you won't even let me play, what do you expect me to do
(Basketbol benim tutkum oynamama izin vermiyorsunuz bile, ne yapmamı bekliyordun)
Marius: Don't we let you play but you don't have to strain your short-term heart, you know that
(İzin vermiyor muyuz, oynayabilirsin ama kısa zamanlı kalbini yormaman gerek bunu biliyorsun)
Genç gitarı tekrar eline alıp bir iki tıngırdattı "I'm not doing well are you happy"
(iyi gitmiyorum mutlu musun)
Marius: Very Before I forget, I have to call Nick and tell him the game is cancelled.
(Çok Unutmadan Nick'i arayıp maçın iptal olduğunu söylemem gerek görüşürüz)
Marius kapıdan çıkarken Mike elindeki gitarı bırakıp kendini yatağına attı.
Ne kadar karşı olsa da Marius haklıydı kendisini (Mike) düşündüğü için tepkileri normaldi.
Diğer taraftan Marius Nick'i arayıp maçı iptal etmişti, Mike'ın mutlu olmasını istese de bazı şeyler için mecbur engel olmalıydı aksi taktirde onu tam anlamıyla kaybedecek kadar yakın olurdu.
Zaman geçmiş akşam saatleri olmuştu Marius ve Mike aparatif yemek hazırlamışlar dı. Evin düzenin de evde yaşayan herkes eve katkıda bulunurdu bu temizlik yemek, bulaşık gibi herkes kendi odasından sorumluyken ortak kullanım için haftalık olarak değişir di.
Evin dış kapısı açılıp biri kadın biri erkek olmak üzere iki kişi içeriye girdi.
Kadın: We came (biz geldik)
Marius: Welcome. Aunt Li-ying, bro dinner is ready
(Hoş geldiniz. Li-en yenge, abi yemek hazır)
Yemekler yenirken Johnny bugün kü telefon görüşmesini konuşmalıydı konuyu nasıl açıcağı hakkında aklında toplamaya çalışıyor du.
Li-ying: My life, is there a problem, you seem thoughtful
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Y@Ş@M
ChickLitNe ararsan var karışan bebekler mi? Öldü sanılan bebek mi? İhmal mi? Ön yargı mı? Görelim bakalım neler var bende bilmiyorum yazdıkça görücez artık. Hikayeyi yazarken heyecana kapıldığım için noktalama ya da yazım yanlışı gibi olan şeylere dikkat ed...