Sonunda o lanet gün gelmişti. İki haftadır odama kapanmıştım. Sanki bütün ruhum çekilmiş gibiydi hiçbir şey hissetmiyordum. İçimde tek bir duyguya bile yer yoktu. Günlerdir tıpkı şimdi olduğu gibi yatağıma uzanmış bomboş şekilde boşluğu izliyordum.
İlk üç gün çaresizliğime, yenilgime ağlamıştım. Gözümde yaş kalmayana dek. Sonunda göz pınarlarım kurumuştu ve artık şimdi, sanki bütün duygularım alınmış gibi hissizleşmiştim.
Dışarıdaki telaşın farkındaydım. Çalışanlar bu gün için büyük bir hazırlık içerisindeydiler.
Beni ölüme sürüklemek için çok heveslilerdi anlaşılan.Bir kaç gün önce o ve ailesi hazırlıkları konuşmak ve yüzükleri seçmek için gelmişti fakat ben yattığım yerden kalkmamıştım bile.
Demir Ilgaz ne kadar gelip beni tehdit etse de hiçbir şeyin fayda etmeyeceğini anlayınca o da pes etmişti.Odamın kapısı yavaşça açıldığında gözlerimi diktiğim boşluktan ayırmadım. Tam yüzümün önüne çöken bedenin tanıdık kokusuyla biraz olsun rahatlamıştım.
Eli narince yanağıma dokundu.
"Kuzum hadi hazırlayalım seni birazdan başlarlar."
Hâlâ tek bir yaşam belirtisi göstermeden boşluğu izliyordum.
Bir iç çekiş sesi geldi karşımdaki bedenden.
"Hadi kuzum. Kalk bak yoksa o cani yine gelecek yine yakacak canını."
Sesi tıpkı iki haftadır olduğu gibi acının izlerini taşıyordu. Yumuşak eliyle yanağıma hâlâ okşarken yüzüme doğru yanaşıp gözümün hemen kenarına ufak bir öpücük bıraktı. Birkaç saniyeliğine gözlerimi yumdum.
"Hadi kuzum."
Diyip beni yattığım yerden doğrulttu. Şimdi yatakta oturur haldeyken görmeyen gözlerle önümü izliyordum. Günlerdir etrafımda bir şeyler olup bitiyordu. Birileri bir şeyler konuşuyordu fakat ben sanki her şeyi bir perdenin arkasından izliyormuş gibiydim. Sanki ruhum bedenimi terk etmişti ve bir film izlermiş gibi karşıma geçmiş bu zavallı halimi yüzündeki buruk tebessümüyle izliyordu.
Gülüm'ün kolumdan tutup destek olmasıyla yavaşça ayağa kalktım. Beni yavaşça banyoya götürdüğünde de günlerdir üzerimde olan kıyafetleri çıkardığında da beni duşa kabine sokup ılık suyu tepemden aşağıya bıraktığında da hiç bir tepki vermedim.
Kanı çekilmiş parmaklarımla bileğimdeki kelebeklere sıkıca tutunmuş öylece boşluğu izlemeye devam ettim.
Gülüm saçlarımı köpürtürken gözlerimin hâlâ açık olduğunu fark etmiş olmalı ki yüzüme doğru eğilip "Kuzum gözlerini kapat. Yanarlar."dedi.
Ben zaten cayır cayır yanıyordum ki.
Yine de ona daha fazla iş çıkarmamak için göz kapaklarımı yavaşça yumdum.
Sonunda kısa bir duşun ardından üzerime bornozumu geçirip beni dışarı çıkardı. Yatağımın üzerine beni yavaşça oturduktan sonra dolaptan bu gün için giyeceğim elbiseyi çıkarıp hemen yan tarafıma bıraktı. Bakışlarımı ilk kez boşluktan ayırıp yan tarafımdaki saks mavisi elbiseye baktım.
Oysa bu günün şerefine karalara bürünmek isterdim. Onlar ise içimdeki umutlarımın rengini kefenim diye önüne sürmüşlerdi.
Maviydi benim umutlarım.
Onu kirletmelerine asla izin vermezdim.
"Bunu giymeyeceğim."
Günler sonra duyulan ruhsuz sesimle Gülüm yaptığı işi bırakıp hızla bana döndü. Ağlamaktan kızarmış gözleriyle yüzümü izledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Can Kırmızı
Roman d'amourKitapta; küfür, şiddet ve yer yer +18 sahneler mevcuttur. Ona göre başlayın. * Bu hikaye deniz gözlü adamla ay tenli kadının hikayesi. * Kolumu tutan eline b...