T H R E E

2.3K 157 29
                                    

-bölümler listelerdeki maddelerle devam edecek :3

''Bir gün marketten bir şeyler çalacağım aklımın ucundan bile geçmezdi Ellie.''

Justin siyah gözlüklerini düzeltti.

Akşam değildi, sabahın erken saati de değildi. Güpegündüz, yanı başında durdukları marketten birkaç şey çalacaklardı.

''Sadece birkaç çikolata.'' dedi Ellie içeri girerken.

Kapşonunu kısa kahverengi saçlarına geçirirken, ellerini ceketinin ceplerine soktu. Gözüne kestirdiği bir çikolata reyonu olmuştu.

Adımlarını hızlandırıp reyonun önünde durduğunda neredeyse hemen hemen hepsini almak istiyordu. Ama sadece birkaç çikolata diye söz vermişti.

Listesinde öyle yazıyordu.

Eğer daha fazlasını çalarsa, ve yakalanırsa ailesi ona hayli bir kızardı. O anda yandaki reyonda Justin'i gördü.

Justin'i ve onun dolu ceplerini.

Kendi ceplerine baktığında bomboş olduğunu fark etti. Gözü çikolatanın çeşitliğine takıldı. Fındıklı, karamelli, bonibonlu. O kadar fazla seçenek varken seçmek zor gibi göründüğünü biliyordu.

Ve o da hepsini aldı.

Bir kaçını ceketinin kollarından içeri geçirdi.

''Burada ne yapıyorsunuz bayan?'' kadifemsi bir sesi, kulaklarının yanında hissettiğinde hızla arkasını döndü.

''Tanrım, Justin! Ödümü patlattın.''

Karşısındaki çocuk gülmeye başladı. Gözlerinin içinin güldüğünü, siyah gözlüklerinin ardından bile anlıyordu.

''Ellie, sadece birkaç çikolata demiştik?'' reyonu işaret etti.

Kız şımarıkça başını salladı. ''Kan şekerim düşmüştü.''

Justin hızla kalbine dokundu. Orada duran hayali kalbi çekip avucunda tuttu ve cebine geri koydu. Ellie ne yaptığını anlamış bile değildi. Ama gitmeleri gerektiğini biliyordu.

''Üç dediğimde koşacağız, anlaştık mı?''

Justin kızın kapşonunu çekti ve kısa saçlarına dokundu.

İkisi de üçe geldiklerinde koşmak yerine birbirlerini öptüler.

Ellie, belkide listesine bir markette öpüşmek maddesini de ekleyebilirdi.

İkisi de ellerini ceplerinden çekmiş, birbirlerinin yüzlerine koymuşlardı. Ve ceplerindeki bütün çaldıkları -daha doğrusu çalmaya çalıştıkları şeyler döküldü. Az sonra fark edileceklerini biliyorlardı. Ama onlar hala birbirlerini öpmeye devam ediyorlardı. Güvenlik görevlisi sandıkları iri yapılı bir adam onlara doğru gelmeye başladığında, ikiside koşmaya başladı.

Elleri birbirine sımsıkı bağlıydı.

Nefesleri kesilene kadar koştuklarında bir süre sonra durdular. O anda, Ellie elini başını götürdü. Başının döndüğünü hissediyordu.

''İyi misin?'' Justin'in endişe dolu sesini duyduğunda başını salladı.

Sadece ufak bir baş dönmesiydi.

''Gel buraya.'' Justin onu kaldırım kenarına çektiğinde ve oturmasını sağladığında Ellie gözlerini kapattı. Gözlerini açtığında, etraf dönmeyecekti. Ağaçlar yerinde zıplayamayacak ve Justin'den birkaç tane görmeyecekti.

En azından öyle olmasını diliyordu. Derin bir nefes alıp gözlerini araladığında daha iyi olduğunu fark etti. Cebinden listesini çıkarıp açtığında, ilk maddeyi mavi kalem ile çizdi.

''Bu ne için?'' Justin diğer kırmızı kalemi gösterdi.

''Tamamladıklarımı kırmızı, yarım kalanları mavi ile çizeceğim.'' dedi kız, eski neşesiyle.

''Bu ilk maddeyi tamamlamadığın anlamına mı geliyor?'' Justin kızın elindeki mavi kalemi aldı.

Ellie gözlerini devirdi. ''Sence tamamlamış gibi mi görünüyoruz? Etrafta çikolata göremiyorum.''

Justin gülüp elini cebine attı.

Parmaklarının arasında tuttuğu şey aslında herkesin bilmediği, özel bir şeydi.

Onu, birkaç dakika önce aldığı gibi Ellie'nin kalbinin ortasına bıraktı.

Ve sonra, sadece onun duyabileceği yükseklikte fısıldadı.

''Ben kalbini çalmamış mıydım?''

***

''Sana inanamıyorum Ellie!.'' annesi gülerken konuşmakta zorlanıyordu.

''Marketten bir şeyler çaldın ha?'' kız başını salladı.

''Pek sayılmaz.''

O sırada Justin, elindeki siyah poşet ile geldi. Annesine kısa, sevimli bir gülümseme verdikten sonra paketi Ellie'nin eline tutuşturdu.

''Üzgünüm, çalmadım.''

Ellie poşetin içindeki her şeyi tezgahın üzerine döktüğünde sevdiği çikolatayı gördü.

Bir çocuk gibi çığlık atıp etrafta zıplamaya başladığında annesi ve Justin ona gülmeye başlamıştı. Çünkü Ellie, hala bir çocuktu. Hala en ufak şeylere bile sevinebilecek kadar iyimserdi. O hala hastalığının farkında değildi. Dökülen saçlarını umursamıyordu. İnsanların ona zavallı bakışlarını görmüyordu. Ve asıl göremediği, Justin'in ona ne kadar üzüldüğü olmuştu.

Her ne kadar gülse de bunu belli ediyordu.

Ve Ellie bunu asla göremedi.

to do list :: bieberHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin