T E N

1.3K 104 28
                                    

bu bölüm biraz zorlama gibi oldu,,,

iyi okumalar

Ellie Dolley'in ölmesine neredeyse bir aydan daha kısa bir süre kalmıştı. Vücudundaki izler her gün biraz daha belli olurken, iştahı sürekli azalıyordu ve artık saçları biraz olsa bile uzamıyordu. Ellie, o oldukça hararetli geçen bir saatin ardından kendini yatakta bulmuştu. Bedeni bu kadar yorgunluğu kaldıracak kadar güçlü değildi ve hemen uykuya dalmıştı.

Uyandığında ıslak saçları kurumuştu ve üzerindeki kıyafetler de değiştirilmişti. Ellie bir anda bunların hepsinin Justin tarafından yapıldığını zannetti ama yanılmıştı. Annesi yatağın ucunda oturuyordu ve Ellie uyuduğundan beri oradaydı.

Ellie, Justin'in nereye kaybolduğunu düşünecek kadar yorgun hissediyordu ve buna da kafa yormak istemiyordu. Kendi elinin üzerinde annesinin sıcak elini hissettiğinde ürperdi.

Ona sakince bakan annesiyle göz göze geldi ve gülümsedi, kadının elinde tuttuğu ilaçları görmesi pek uzun sürmemişti. Yatağında doğruldu ve annesinin ona uzattığı hapları birkaç dakikada içti. Saatin kaç olduğunu bilmiyordu ve penceresinden dışarı baktığında güneşin batmakta olduğunu gördü.

Uzun zamandır uyuyordu.

Laptopunu açıp bir kaç film izleyebilir ve vaktini böyle değerlendirebilirdi. Yada Tumblr'da bir kaç güzel gif bulur ve onları paylaşırdı. Şuan da tek başınaydı ve canı pek bir şey yapmak istemiyordu.

Mutfağa gidip bir bardak süt aldı ve bir şeyler izlerken, onu içti. Açlık Oyunları serisine hayrandı ve neredeyse kaçırmadan izlemişti, ama hastalığından dolayı çıkacak olan son filmin fragmanlarını izleyemeye fırsatı olmamıştı.

Ellie bir kaç saattir Tumblr'da geziniyor, yeni çıkacak filmlerin fragmanlarını izliyor ve oyun oynuyordu. Ama yanında Justin yokken zaman geçmiyordu. Anlamadığı bir şekilde Justin onu neredeyse yarım gündür aramamıştı ve Ellie sebebini bilmiyordu.

Eğer onu şimdi ararsa ona diyebileceği geçerli bir sebebi de yoktu ve aramakta istemiyordu. Ellie Dolley bir kaç gün sonra başına geleceklerden habersizdi.

2 GÜN SONRA

Justin alnından akan terleri sildi. Odasının tam ortasında bir kum torbası vardı ve sinirlendiğinde hıncını ondan çıkarıyordu. Bügünde kum torbasının canını yakmıştı çünkü çok sinirlenmişti.Her hareket ettiğinde seyriyen kaslarını ve kum tanelerinin birbirine çarpma sesini işitiyordu.

Ellie onu neredeyse 3 gündür aramamıştı ve bunun sebebini de bilmiyordu. Tek düşündüğü mutfakta yaşanan o dakikalardı ve Justin yanlış bir şey yaptığını düşünüyordu.

Ellie'yi üzmemek için büyük bir çaba sarf ediyordu ve bu süreçte kendinin ne kadar yıprandığını görememişti.

Her gece Ellie'nin öldüğü rüyalar görüyordu ve bunlar onun uykusunun kaçmasına neden oluyordu. Bütün geceyi uyumadan geçiriyor ve sabaha kadar dayanmak için bir altılı bira deviriyordu.

Justin'in aklını en çok kurcalayan şey ise Ellie öldükten sonra ne yapacağıydı. Normal hayatına asla devam edemezdi. Her gece Ellie'yi görür ve her gece ağlardı.

Mahvolurdu.

O anda kum torbasına o kadar sert bir vuruş yaptı ki acıyla geri çekildi. Parmakları zonkluyordu ve kızarmıştı. Elinin üzerindeki damarlar şişmiş ve morarmıştı. Hızla üzerindeki terleyen tişörtü çıkardı ve ıslak bedeninin gün yüzüne çıkmasına izin verdi.

O sırada Ellie'nin sesini duydu.

Başını hızla sesin geldiği yöne çevirdiğinde kapıda onu öylece izleyen Ellie'yi gördü. Güneş henüz yeni doğuyordu ve kızın bu saatte burada ne aradığını merak etti.

"Seni görmek istemiştim."

Justin kaşlarını şaşkınlıkla yukarı kaldırdı. Ellie muhtemelen açık olan arka kapıdan girmişti.

"Konuşmak istiyorum."

Justin'in yüzüne o anda gülümseme geldi. Fakat bu gülümseme mutlu olduğu anlamına gelmiyordu.

"Ne hakkında?" Kuruyan dudaklarını ıslattı ve bakışlarını kızın gözlerine sabitledi. Ellie o anda o kadar fazla çaresizdi ki, Justin olan her şeyi unutup ona sarılmak istedi. Onu kollarının arasında hissetmek ve kokusunu içine çekmeyi.. çok fazla istedi.

Ama bunu sadece istedi, gerçekleştirmek için bir çaba sarf etmedi.

''Bizim hakkımızda.'' Justin o anda dondu kaldı. Ellie'nin buraya sadece kendi hakkında konuşmak için geldiğini düşünüyordu. Fakat Ellie ikisinin arasında geçen şeyden söz ediyordu.

''Neden 3 gündür benimle bir kere bile görüşmedin Justin? Aramaya tenezzül bile etmedin ve ben sana yanlış bir şey-"

"Yapmadın Ellie." Justin kızın konuşmasını aniden kesti. Çünkü Ellie biraz daha konuşmaya devam ederse ağlayacaktı.

"Bak," Justin minik, minicik bir adım atıp Ellie'ye daha da yaklaştı.

"Sorun sürekli kendini düşünmen Ellie.."

Justin'in sesi o anda biraz fazla yükselmişti ve bunu fark edemedi.

"Sürekli ben nasıl öleceğim ya da öldüğümde ne olacak gibi aptal sorularla vaktini geçirmen."

Derin bir nefes aldı. Ne kadar ileri gittiğini göremedi.

"Peki ya ben Ellie Dolley? Sen öldüğünde ben ne yapacağım!"

Justin'in sesi o kadar yüksek çıkmıştı ki Ellie gerçekten ondan korkmuştu. Küçük bir kız çocuğu gibi geri çekildi ve gözyaşlarının yanaklarını ıslatmasına izin verdi.

Ellie Dolley şimdi çaresiz kaldığı için ağlıyordu.

"Ben...ö-zür dilerim." Titreyen sesine ve ses tonundaki çaresizliğe engel olamadı.

Aptaldı. Sabahın bir vakti buraya geldiği için aptalın tekiydi.

Justin o anda yaptığı hatanın farkına vardı. Şimdi ne yapacağını bilmiyordu ve ikisi de durup öylece birbirlerine bakıyorlardı.

"Öyle demek istememiştim Ellie.." Boğazında takılı kalan kelimelerin dudaklarından dökülmesini istiyordu ama kendinde yapacak gücü bulamamıştı.

Yutkundu.

"Özür dilerim sevgilim."

Onu kendine çekti ve hiçbir şey demesine izin vermedi. Kolları onu sararken az önce yaptığı şey için birçok kez özür diledi.

Çünkü aşk aynı zamanda hem doğru hemde yanlış hissettiren tek duyguydu.

to do list :: bieberHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin