*ne kadar da çabuk gelen bir bölüm*
asla böyle bir yorum yapmayı sevmem ama yazarken en sevdiğim bölüm bu oldu :')
ve medyada 1 adet rizzoli var:')
Ellie'yi uyandıran, Justin'in parmaklarının kendi sırtında daire çizmesiydi. Muhtemelen Ellie yatağın ucunda yatıyordu ve neredeyse yere düşecekti. Bu düşünce onun refleks olarak geri dönmesine sebep olmuştu. Rahatladığını ve uykusuna devam edeceğini düşündüğünde, derin bir nefes aldı.
O anda Ellie'nin çıplak olduğunu fark etmesi ve küçük bir çığlık atıp üzerini kapatmaya çalışması bir saniyeden daha kısa sürmüştü.
Justin ise tüm bunlar yaşanırken, gözlerini Ellie'den alamamıştı. Onun göğüslerine yada diğer açıkta kalan kısımlara değil, yüzündeki ifadeye ve gözlerinin içine bakıyordu. Daha önce böyle güzel bir kız görmediğine yemin edebilirdi.
Ellie'yi ilk gördüğü anı hatırladığında kalbinden vurulmuşa dönmüştü. Ellie ve ailesi, buraya neredeyse 1 yıl önce taşınmışlardı ve ikisi de henüz 16 veya 17 yaşlarındaydı. Ellie, buranın aksanını bilmiyordu ve Justin ona öğretmek için oldukça emek harcamıştı.
Sürekli beraber takılırlar ve hoşlandıkları şeylerden bahsederlerdi. Ama bir gün Justin, Ellie'den hoşlandığını söylediğinde, onun yüzündeki ifade görülmeye değerdi.
Ellie'nin bunu anlaması neredeyse birkaç dakikasını almıştı. Justin kızın yüzünü yavaşça avuçlarını arasına aldığında ve ondan hoşlandığını söylediğinde Ellie boğazından yukarı tırmanan kelebeklerin sesini hissedebilmişti.
''Sanırım.. senden hoşlanıyorum Ellie Dolley.''
Aslında tam olarak bu değildi. Justin, Ellie'ye ondan hoşlandığını söylediğinde, bütün kalbini açmıştı. ''Senden hoşlanıyorum Ellie, çünkü sen farklısın. Sende çözemediğim ve bir türlü anlam veremediğim bir farklılık var. Ve sanırım beni sana daha da yakın tutan şey bu.''
Tam olarak böyleydi.
Bu konuşmaların ardından Justin, Ellie ile beraber dışarı çıkmıştı.
İlkbaharın neredeyse ilk günleriydi. Etrafta polenler uçuşuyordu, kaldırım kenarlarında ki papatyalar yeşermişti. Ellie, rüzgardan dolayı yüzüne gelen kahverengi saçlarını arkasına attı.
''Gel buraya.'' Justin yavaşça Ellie'yi kendine çekti. Kızın küçük elleri Justin'in elleri arasında kayboluyordu adeta.
Justin, tuttuğu kızı hiç bırakmak istemiyormuş gibiydi.
''Sanırım gitmeliyiz.'' dedi kız ince dudaklarının arasından. Ama kimse, Justin'in her şeyden çok sevdiği kızın, 2 ay sonra öleceğini tahmin edememişti.
Ve birkaç gün sonra Justin, Ellie'yi evlerinin önünde boylu boyunca yatarken bulmuştu. İlk fark ettiği şey kızın kanayan burnu olmuştu. Ardından bir ambulansın geldiğini ve Ellie'nin annesi olduğu tahmin ettiği bir bayanın hararetli konuşmalarını.
Ne olduğunu bir gün sonra öğrenmişti. Onun minik papatyası kan kanseriydi ve saçları bir kaç gün önce gördüğü gibi upuzun değildi, tam tersine minik tutamları vardı. Ve sonra her şey, Ellie'nin yapılacaklar listesi adında bir liste çıkarması ile başlamıştı. Fakat onlar listenin sonuna yaklaşıyorlardı ve Justin'in en çok korktuğu şey buydu.
Her bir maddeyi tamamladıklarında Ellie daha da yoruluyordu ve daha çok uyuyordu. Ayrıca her gün vücudundaki izlere bir yenisi ekleniyordu.
Justin'i düşüncelerinden ayıran şey Ellie'nin kadifemsi sesi olmuştu. Sürekli onun adını sesleniyordu ve Justin daha yeni fark edebilmişti.
''Günaydın.'' Ellie yüzündeki gülümsemeyi gizleyemedi. Kızın yüzünde güller açıyordu ve bir o kadar da mutlu görünüyordu. Justin cevap vermek yerine Ellie'yi öptü.
İkisinin de dudakları daha fazlasını istiyormuş gibiydi ve ikisi de nefesleri kesilene kadar durmak bilmemişlerdi. Justin dudaklarını kızın çenesine bastırıp geri çektiğinde, Ellie'nin boynundaki morlukları fark etti.
Aptalca gülümsüyor ve kendine engel olamıyordu. Tanrım, bu şaheserler onun eseriydi.
Ellie'nin bakışları o anda duvarda asılı olan saate kaymıştı. Saat neredeyse öğleni geçmişti ve hala yatakta Justin ile beraberdi. Eğer biraz daha fazla durursa ikiside kendilerine engel olamayabilir gibi görünüyordu.
Duşa girmeli ve bir an önce evde olmalıydı. Bunun için ellerini nazikçe Justin'in omuzlarına yerleştirdi ve onu geri itmeye çalıştı fakat bu hiçbir işe yaramamıştı.
''Tanrım Justin! Eve gitmem gerek.''
Justin o anda kızın yüzündeki gülümsemeyi görmüştü. Gülümsediğinde kıvrılan dudaklarını, kısılan gözlerini ve ortaya çıkan gamzelerini.
''Sanırım buldum.'' Justin geri çekildi ve kızın yüzünü yavaşça avuçları arasına aldı.
Ellie o anda şaşkınlığını saklayamadı. Kaşları çatılmıştı ve ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.
''Haklıydım Ellie Dolley. Sen biraz farklıydın. Gülümsediğinde kıvrılan dudakların,kısılan gözlerin ve ortaya çıkan gamzelerin ile. Ama bu farklı olmak değil Ellie, bu özel olmak.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
to do list :: bieber
Short Story❝Sen biraz farklıydın Ellie, gülümsediğinde kıvrılan dudakların,kısılan gözlerin ve ortaya çıkan gamzelerin ile. Ama bu farklı olmak değil Ellie, bu özel olmak.❞ Başlangıç: [7.5.15] Bitiş: [28.1.16] Kısa hikaye: #48 - 16.12.16
