F I V E

1.8K 139 28
                                    

23 gün sonra yeni bölüm yayınlamak nedir,

*son zamanlarda bu cümleden çok bahsediyorum*

''Gerçekten ciddi misin Justin?'' Ellie birkaç adım atıp, ayaklarının altındaki zeminin bittiği yerde durdu. Neredeyse 6 kat yüksekteydiler.

''Çatıda delice bağırmak için bir polis departmanını mı seçtin?'' kollarını göğsünde birleştirdi. Justin'in bu yaptığı ona aptalca gelmişti ama Justin sırıtıyordu.

''Biraz daha heyecan yaratmaya çalışmak, çok abartılacak bir durum değil Ellie,''

O anda, Ellie biraz da olsa utanarak Justin'e sarıldı. Onu seviyordu. Onu, bu haldeyken bile bırakmadığı ve yanında olduğu için seviyordu. Ona ne kadar teşekkür etse azdı, bunu biliyordu.

Ve onun elinden gelen tek şey, sadece sarılmak ve bir kaç sevgi dolu cümle söylemekti.

O sırada Ellie, Justin'in kendisine gösterdiği ilgiyi ve şefkati ona gösteremediği için ağlamaya başladı. Son zamanlarda çok fazla ağlıyordu ve sürekli kendine kızıyordu.

''Özür dilerim,'' geri çekilip, gözlerindeki yaşları sildi. ''Bunu yapmak istememiştim,'' onun karşısında zavallı gibi görünmek de isteyeceği son şeydi.

Ellie, ne zaman birinin karşısında ağlasa, kendini hep zavallı hissederdi. Ona göre ağlamak güçsüzlüktü.

''Ağladığın, güçsüz olduğunu göstermez Ellie,'' Justin kızın yüzünü avuçları arasına aldı. Ellie oldukça şaşkındı ve bunu belli etmemeye çalışıyordu.

''Önemli olan ağlamak değildir Ellie, önemli olan ağladıktan sonra göz yaşını silebilmektir,'' uzanıp dudaklarını kızın dudaklarına değdirdi.

Onlar buraya delice bağırmak için gelmişlerdi, ama şimdi birbirlerine olan sevgilerini gösteriyorlardı. Gerçi, bu her madde de oluyordu.

Markete gittiklerinde, yine birbirlerine engel olamamışlardı, su savaşı yaptıklarında, ara verip yine aynı şeyi yapıyorlardı.

''Pekala, bağırmalıyız,'' Ellie daha fazla nefessiz kalamayacağını anladığında geri çekildi. Bir gün bu çocukla oldukça nefessiz bir gece geçireceğine kendisi bile inanmıyordu.

Justin, kızın elini tutup onu biraz daha yakına çekti. Ne söyleyeceklerini yada ne söylemezlerse yakalanmayacaklarını bilmiyorlardı.

Bir polis departmanının çatısında oldukları düşüncesi, onları korkuttu.

İlk önce, kendi isimlerini bağırdılar. Ardından bir kaç kelime, ve sonra bu kelimelerin cümlelere dönüşmesini beklediler.

Justin, bir şarkıyı bağırarak söylediğinde Ellie dikkatlice onu dinledi.

Yıldızlara bak, senin için nasıl parladıklarına bak ve yaptığın her şey, evet onların hepsi sarıydı. Senin derin, evet derin ve kemiklerin güzel bir şeye dönüşüyor ve bilirsin, bilirsin seni ne kadar sevdiğimi, bilirsin seni ne kadar sevdiğimi.

Ellie, dinlediği şarkının devamının dudaklarından dökülmesine izin verdi.

Senin için kanamamı durdurabilirim, bu doğru. Bak senin için nasıl parlıyorlar. Bak senin için nasıl parlıyorlar.

O sırada, Ellie ne olduğunu anlamadan kendini Justin'in sırtında buldu. Dünya sürekli etrafında dönüyordu ve bir ara kusacağını zannetti.

''Aman tanrım Justin! İndir beni!'' minik elleri Justin'in omzuna vurmaya başladı, ama işe yaramadığını biliyordu.

''Seni seviyorum Ellie Dolley!'' sanırım söyleyebilecekleri en deli şey buydu. Ellie, hala yaşadığı şoku atlatmış değildi ve kalbi oldukça hızlı çarpıyordu.

Justin, durup Ellie'yi yavaşça yere indirdi. Ve onu tekrardan öpmeden önce söyledikleri, Ellie'nin minik kalbine biraz ağır geldi.

''Eğer sen ölürsen, bende ölürüm.''

to do list :: bieberHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin