E I G H T

1.5K 110 27
                                    

Neredeyse bir gündür hiçbir şey yemiyordum. İştahım sandığımdan daha da fazla kesilmişti ve aç olduğumu bile hissetmiyordum. Sadece Justin'in getirdiği çikolatalardan atıştırıyor ve arada sırada bulduğum ufak tefek şeyler ile geçiniyordum.

Listemi kaybetmiştim ve bende bir yenisini çıkarmıştım. Yaptığım maddelerin üzeri çiziliydi ve henüz yapılmadık olanların yanında yıldız işareti vardı.

Ed Sheeran konserine gidememiştim ve bu inanılmaz derece de canımı sıkıyordu. Listemdeki her maddenin sırası ile yapılmış olması gerekiyordu ama şimdiden aksamaya başlamıştı bile. Hayatımı bir kağıt parçasında yazanlara göre yaşıyordum.

Beşinci maddeyi tekrardan okudum. Gece yarısı denize girmek, kesinlikle delilikti. Listeme nereden girdiğini bile bilmiyordum.

Odamdan çıkıp günümü Justin ile beraber geçirmek istiyordum. Üzerimde olan ve bir kaç gündür değiştirmediğim pijamalarımı çıkardım. Dolabımdan renkli bir etek buldum ve hoş duracağını düşünerek giyme kararı aldım. Üzerimde beyaz askılı bir bluz vardı belki üşüyebilirim diye üzerime yine aynı renklerde bir hırka aldım.

Kısa kahverengi saçlarımı yandan ayırıp birkaç yıl önce bir köşeye attığım papatyalı tokamı buldum ve ayırdığım kısma güzelce yerleştirdim.

Gözlerimin altı halkalar şeklinde morarmıştı. Kötü göründüğünü düşünüyordum ama vücuduma zararlı gelecek ürünleri kullanamazdım.

Listemi eteğimin cebine koyup odamdan çıktığımda annem ile karşılaştım. Gözleri beni hızla süzdü ve yüzüne gülümsemesini yerleştirdi.

''Justin ile buluşmaya gideceksin değil mi?'' yaslandığı duvardan çekilip yanıma geldi ve saçlarımın arasında duran tokayı düzeltti.

''Hayır... aslında evet.''

Derin bir nefes aldım. ''Ona gideceğimden haberi yok.''

Yüzünden eksik etmediği gülümsemesine baktım. O kesinlikle benden güçlü bir kadındı. Hayatta yapmak istediklerini hep kendi bildiği gibi yapıyordu ve bu benim ona bir kere daha hayran olmamı sağlıyordu.

''Geç kalma Ellie ve ilaçlarını da unutma.'' gülümseyip yanağına hızla bir öpücük kondurdum ve vakit kaybetmeden merdivenlerden aşağı indim.

Arka bahçenin kapısından çıktığımda, hava sandığımın tam aksine güneşliydi. Giydiğim hırkanın kollarını sıvadım ve sokağın başına yürümeye başladım.

Tanrıdan bekleyeceğim en son şey Justin'in karşıma çıkmasıydı. Beni gördüğünde yüzünde oluşan gülümseme inanılmaz güzeldi. Yanıma gelip bana sarıldığında bende kollarımı ona doladım ve eşi benzeri olmayan kokusunu bir kere daha içime çektim.

Onun yanında oldukça rahat ve güvende hissediyordum. Başımı göğsüne koyduğumda hissettiğim hissi hiçbir şeye değişmezdim. Elini elime kilitledi ve parmaklarımızın birleşim yerine bir buse kondurdu.

''Gözlerinin ışıltısı giydiklerinden daha parlak Ellie Dolley. Gözlerimi kamaştırıyorsun.''

Bu çocuk, yaptığı her hareketle beni kendine daha da çok aşık ediyordu.

Parmak ucuna kalkıp kulağına yaklaştım ve sadece onun duyabileceği yükseklikte fısıldadım. ''Seni seviyorum.''

Kaşlarını çattı ve yüzüme anlamsız bir ifadeyle baktı. ''Ne dedin sen?''

Ona anlam veremedim ve dediklerimi bir kere daha tekrar ettim. ''Seni seviyorum dedim.''

Yüzündeki gülümsemesinin kaybolmasına neden olacak sözleri sarf ettiğinde kanımın donduğunu hissettim. ''Bunu bana söyleyen ilk kız sensin Ellie Dolley.''

to do list :: bieberHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin