S E V E N

1.6K 112 19
                                    

''Günaydın sevgilim.''

Ellie gözlerini kendi yatağında açtı. Dün ona ne olduğunu pek hatırlamıyordu. Sadece aklında kalan, Justin'in ona zorlukla söyleyebildiği şarkının sözleriydi. Üzerinde Justin'in tişörtü vardı ve tişörtün uç kısımları hala biraz ıslaktı.

Justin, kızın yanına oturup dudaklarına bir öpücük bıraktı. Yatağın yanında duran komodinin üzerindeki ilacı alıp, Ellie'ye uzattığında kız kaşlarını çattı. İlaçları içmesi gerektiğini sadece kendisi biliyordu. Bunu Justin'e söylemediğinden emindi ve bu onu şaşırtmıştı.

Kızın yüzündeki şaşkınlığı gören Justin yavaşça gülümsedi. ''İtiraf etmeliyim ki durumun hakkında doktora gitmiştim.''

Ellie hala yüzündeki şaşkınlığı gizleyemiyordu. ''Kaç kere?''

Justin, işaret ve baş parmağını kızın gözlerinin önüne getirdi, ''Sanırım, bir kaç kere.''

Bu kesinlikle Ellie'nin daha da kötü hissetmesine neden oldu. Justin'in kendi durumu hakkında bir şeyler öğrenip üzülmesi isteyeceği son şey olurdu ve Ellie'nin haberi olmadan Justin birkaç kere hastaneye gitmişti.

Ellie, avucunun içinde duran ilaçları sırasıyla içti. Eskiden hap içmekte zorlanıyordu ve bunun için büyük bir çaba vermişti. Şimdiyse onları kolaylıkla içebiliyordu. Uzun zamandır yataktaydı ve kesinlikle duş alması gerekiyordu. Üzerindeki örtüyü çekip ayağa kalktığında, artık eskisi kadar istekli değildi.

Duşa girmek onun için her zaman bir çile olmuştu, ve kendini sıcak suyun içine bıraktığındaysa çıkmak istemiyordu. Sıcak su, Ellie'nin ruhunu iyileştiriyor ve yaralarının acısını dindiriyordu. Üzerindeki kıyafetleri çıkarıp kapının kenarına bıraktı. Sadece iç çamaşırları ile aynanın önünde durmuş bekliyordu.

Ellie yavaşça, ama korkak bir şekilde vücudunda oluşan morluklara baktı. Hastalığının bu kadar ilerlemiş olduğunu bilmiyordu. Özellikle boynunun arka taraflarında sarı lekeler oluşmuştu ve bir o kadar kötü görünüyordu. Vücudunu o kadar fazla incelemişti ki, onu aynı dikkatle inceleyen Justin'i fark edemedi.

''Berbat görünüyor,'' Ellie, parmaklarını her bir lekenin üzerinde gezdirirken Justin ona arkadan sarıldı. Bu dokunuşu ne o, ne de Ellie bekliyordu.

''Hala güzelsin sevgilim, hala bir papatya gibisin.'' Ellie, ellerini Justin'in karnına doladığı kollarının üzerine koydu. ''Neden papatya?''

Justin bu soruyu duymayı beklememişti. Kaşlarını çattı ve birkaç saniye düşündü.

''Saçların kısa ve vücudun bir o kadar da narin. Tıpkı papatyalar gibi.''

''Ve papatyaların yaprakları kısa, tıpkı benim saçlarım gibi. Dalları ince ve en ufak bir rüzgarda kırılabiliyorlar, tıpkı benim gibi.'' Justin, kızın dudağına yumuşak bir buse bıraktı. Ellie geri çekildiği sırada Justin'in anlamsız ve şaşkın bakışları ile karşılaştı.

''Duşa gireceğim ve sende şimdi çıkacaksın.'' Ellie hızla kapıyı gösterdi. ''Son kararım Justin,''

Justin söylenerek banyodan çıktığında, arkasından kapının kilitlendiğinin sesini duydu. Gülümsemesi yüzüne yayılırken, Ellie'yi ne kadar fazla sevdiğini bir kere daha hatırladı.

Ellie Dolley, paha biçilemez derece de değerli bir kızdı.

ELLIE

Arada sırada yalnız kalıyordum ve bu süreçte de aklıma sürekli bir gün ölecek olmam geliyordu. Kaçamadığım bir son peşimdeydi ve ondan kurtulmak, sandığım kadar kolay değildi. Öldüğüm zaman, beni seven insanların ne yapacaklarını merak ediyordum. Belki bir kaç gün ağlarlar ve sonrasında hayatlarına devam ederlerdi. Ve bende, diğer herkes gibi bir iki gün akıllarda kalırdım.

Unutulmak istemiyordum.

İnsanların beni her zavallı kız diye hatırlamalarını istemiyordum. Ölmekten değil de öldükten sonra unutulmaktan korkuyordum. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım, birkaç saniye yetecek kadar nefesi ciğerlerimde tutabiliyordum. Bedenim suyun altına kayarken, suyun seviyesinin boynumdan yukarı çıkmasına izin verdim. Şimdi tamamen suyun altındaydım ve hiç olmadığım kadar huzurlu hissediyordum.

Öldüğümde canım acıyacak mıydı bilmiyordum, dedikleri gibi bembeyaz bir ışık mı görecektim yoksa her yer karanlık mı olacaktı bilmiyordum. Nefes alışverişlerim yavaşlayacaktı ve sonra ciğerlerimin hava ile dolmadığını mı hissedecektim. Elimin altında atan kalbimi daha az duyacaktım, belli belirsiz atan kalbim sonunda yavaşlayacaktı. En sonunda da, sonsuza kadar duracaktı.

Büyük bir gürültünün ardından onun sesini duydum. Elleri hızla beni suyun altından çıkarırken, derin bir nefes aldım. Ne olduğunu bilmiyordum. Tek hissettiğim titriyor oluşumdu. Bu kadar süre nasıl suyun altında kaldığımı bilmiyordum. Birkaç saniye sonra çıkacaktım ama zamanın nasıl geçtiğini bile hatırlamıyordum.

Justin'in kolları beni sararken, dudaklarımı birbirine bastırdım. Dişlerim birbirine çarpıyordu ve yankılanan ses beynimin içinde bir gürültüye dönüşüyordu.

''Bunu bir daha yapma!'' bana o kadar sıkı sarılmıştı ki, kemiklerimin birbirine değdiğini hissedebiliyordum.
''Ölecektin Ellie, eğer burada olmasaydım suyun altında ölecektin!'' o anda ne olduğunu anlayabildim. Gözyaşlarım, yüzümdeki ıslaklığa karışırken, uzanıp onu öptüm.

İşte o an anladım Justin'in en büyük korkularından birini. Onu gece uykusundan eden, rüyalarına giren o korkuyu, o an anladım.

Justin'in en çok korktuğu şey, sevdiği birini kaybetmekti.

to do list :: bieberHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin