⚪⚫⚪
Bedenin bedene, ruhun ruha şifa olmasıydı; sarılmak.
Acı çekmek bir şey değil ama neyin acısını çektiğini bilmemek kahrediyor insanı.
Güçlü olmak istemek ayıp mıydı?
Bir insan kimseye bağlı kalmadan kendi çabasıyla yaşamak istiyorsa bu istek kötü müydü?
Bir kadın bir erkeğe bağlı kalmadan kendi düşünceleriyle hareket edemez miydi?
Bence edebilirdi. Hayır cümlemin sonuna bağlayıcı bir ek eklemeyi reddediyordum çünkü aması, ancağı ya da veyası yoktu.
Bir kadın bir erkeğe bağlı kalmadan hareket edebilirdi.
O zaman neden edemiyorduk?
Hayatımız neden erkeklerin iki dudağının arasından çıkacak kelimelere bağlıydı?
Böyle bir hayat istemiyorum. Bu yüzden Arslan'ı kabullenemiyordum. Onu sevebilir hatta ona aşık bile olabilirdim ancak bunu kendi irademle yapmamış olmak buna koskoca bir engeldi. Aşk engel tanımazdı belki ama aşka teslim olmadıysak her engeli de tanırdı.
Hislerim her ilerleyişinde koca bir engele çarpıp geri püskürtülüyordu. Arslan'ın bana olan sevgi dolu yaklaşımları o engelleri aşamıyor bana ulaşamıyordu. Saniyelik yaşadığımız mutluluklar benim bir anda değişen tavırlarımla kursağımıza diziliyor zamanı bize zehir ediyordu. Şimdi olduğu gibi.
Arslan'ın dudaklarından dökülen sözcükler ile benim bedenimi saran kasılmaya eşlik eden sessizlik yine aramıza buzdan duvarlar örüyordu.
Arslan benden bir bebek istediğini söylüyordu ama ben duymazdan geliyordum. Cevap vermiyor kendi düşüncemi belirtmiyordum. Bana saygı duyup kararımı kabulleneceğini bilmeme rağmen sessizliğe gömülüyordum.
Cevap vermemekte inat edercesine gözlerimi sıkıca yumdum.
Bir bebek istemiyordum. Hiçbir şey istemiyordum.
Ne istediğimi bilmiyordum?
Amaçsız ve dengesizdim. Kendimi hep halsiz hissediyor günü tamamlamayı yeterli buluyordum. Güne gözlerimi hevesle açamıyordum. Her şeye karşı isteksiz ve mutsuzdum.
Beni mutlu edecek hiçbir şey yok gibiydi. Arslan dışında kimsenin yanında gülemiyordum bile. Arslan'ın yanında gülüyor ardından gülüşlerimizi kursağımıza dizerek tüm huzurumuzu kaçıyordum. Şimdi olduğu gibi.
Sessizliğim Arslan'a büyük bir cevap olmalı ki derin bir nefesi içine çekip bırakarak saçlarımın arasına bir öpücük bıraktı.
"Sen istemedin belki bu evliliği ancak bundan sonra her şey senin istediğine göre olacak."
Fısıltısıyla birlikte sol gözümden bir damla yaş aktı. Şakaklarımdan usulca kayıp gitti, tutamadım. Aynı hayatım gibi.
Canım yanıyordu. Canım çok yanıyordu. Ölseydim ya ben. Ölseydim de acım dinseydi.
***
Duyduğum bağırışlarla aralanan gözlerim ne olduğunu ilk başta anlayamasa da hızla yerimden doğrulup tülbendimi başıma takarak odadan çıktım. Yine ne oluyordu?
Savsak adımlarım ile ışığa alışmaya çalışarak odamın kapısını aralayarak terasa çıktım. Arslan neredeydi?
"Bu kızı, gelin diye kabul mu edeceğiz?!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SÂYE
Aktuelle LiteraturAnlamsızca bana bakıp pencereye doğru ilerledi. Baktığı gökyüzü bile onu ferahlatmamış olmalı ki geri döndü. Önce bir durakladı, söylemekte kararsız kaldı ama söyledi. Kustu içindekileri. "Sen bir kendine dürüst olsana!" Bağırışıyla sarsıldım, odamı...