O dikenler benim kendi kanımdan olanlar

286 27 4
                                    

⚪⚫⚪











O dikenler benim kendi kanımdan olanlar.









Yıkılıp da tamir olmayan hiçbir şeyin olmadığını öğrendim. Ama tek bir yıkıntı vardı tamiri uzun süren; gönül yıkıntıları.

Kol iyileşir, yen iyileşir ama gönül bir kere yıkıldı mı tamiri çok uzun sürer.















Yapılan yanlışlar gerçeğin üzerini örterdi. O örtüyü kaldırmak ve insanları doğrusuna inandırmak ise pek mümkün değildi. Benim kendimi Arslan'a inandırmam da pek mümkün durmuyordu.

Uzun zamandır içimde yaşadığım yas ve isyan yüzünden bana inanacak gibi de durmuyordu. Hep yanlış tarafından düşünüyor asla doğru yanını göremiyordu.

Ona göre onu sevme ihtimalim bile yoktu. Ortada olan tek şey kendimi ona mecbur hissediyor oluşumdu ama ortada öyle bir şey yoktu. Bugüne kadar her şeye alışan ben hiçbir şeye mecbur değildim. Arslan'ın olmamasına da alışırdım. Ya da alışamazdım.

Dudaklarına tutunduğum adam hiçbir tepki vermeden dururken ben içimdeki duyguların kabarışına mahsur kalıyordum. Yumduğum gözlerimin altına dolan yaşları itmek istesem de yapamadım. Örtülmüş göz kapaklarımın ardından bir yaş firar etti ve tam dudaklarımızın ortasında durdu. Ne Arslan geri çekildi ne de ben. Gözyaşım dudaklarımızın üzerinde durdu. Ben onun karşılık vermesini beklerken o benim geri çekilmemi bekliyordu.

Yakasını daha sıkı kavradım bir tepki vermesi için ama vermedi. Karşımda buzdan bir heykel gibi varlığını korudu.

"Ay! Ay Allah sizi ne etmesin!"

Duyduğumuz bağırışla hızla birbirimizden ayrıldık. Şaşkınlıkla birlikte sesin geldiği yöne baktığımızda ise gözlerini elleriyle kapatan Sidar'ın hayıflanışının devamını duymaya başlamıştık.

"Yatak odanız boşuna mı var? Tövbe Yarabbim!"

Sessizliğimi koruyarak Sidar'ın gözlerini açmasını bekledim. Özele döneceğini düşündüğüm anımızı tüm benliğiyle bölmüştü.

"Ayrılmadınız mı daha?"

"Aç gözlerini aç!"

Dişlerimi dudaklarıma geçirerek karşımdaki kadına baktım. Utançtan kızaran yanaklarına açtığı gözleri eşlik ediyordu. Arslan yengesinin utandığını fark etmiş olmalı ki belime hafifçe dokunup odadan dışarıya çıktı. Onun gidişi içimi ürpertmişti. Gitsin istemiyordum.

Kapanan kapının ardından çatık kaşlarımı karşımda duran kadına çevirdim. Kıstığı gözlerinin arasından bana bakıyordu. Beline attığı eliyle birlikte durduğu yerde kıpırdandı.

"Kız sende az değilsin Dila. Tövbeler olsun! Kız ayağın kırık senin."

Gülüşü odanın içerisinde yankılanırken benim yanaklarım kızarmaya başlamıştı.

"Ne diyorsun Sidar!?"

"Ne diyeceğim? Gördüm zaten göreceğimi."

İmalı sözlerini bir bir bana yolladığında kaşlarımı kaldırdım.

"Bende görüyorum. Kör değilim ya, sessizim."

"Sessiz kalma, Güzelim. Kimse sana sessiz kal demedi."

"Of Sidar!"

Gelip koluma girerek kapıya doğru ilerlememi sağladı.

"Of'lama iki canlısın sen."

SÂYEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin