⚪⚫⚪
Bedenen ölmemiş olmam ölmediğimi mi gösterirdi?
Sevmek zaman ayırmaktır. Boş zamanları doldurmak değil...
İnsan doğduğunda ne getirirdi dünyaya?
Öldüğünde, öldüğünde ne götürürdü peki?
Doğum ve ölüm arasında yaşananlara ne olurdu?
Doğduğumuz andan itibaren acılarla boğuşur, mutlulukla birlikte gülerdik peki ya ne götürürdük? Onca yaşadığımızdan geriye ne kalırdı o toprağın altına girdiğimizde?
Acılar yok olur, mutluluklar maziye mi gömülürdü?
Hiç sanmıyorum. Ben gözümü yumduğumda hiçbir şeyi unutmamıştım. Hiçbir şey maziye gömülmemiş, yok olmamıştı. Bedenen ölmemiş olmam ölmediğimi mi gösterirdi? Ben o merdivenlerden düşerken anladıklarımla ölmüştüm. Ailemi kalbimde bir mezarlığa gömmek istemiş usul usul kazdığım mezara kendim düşmüştüm. Ölmüştüm işte.
O merdivenlerden yuvarlana yuvarlana düşmüştüm, kalbimdeki mezarlığa düşüşüm gibi. Gözlerimi kapatmak üzereyken yanımda ilk Arslan olmuştu ve şimdi gözümü açıyordum yine Arslan yanımdaydı. Bundan sonra da hep yanımda olacaktı.
Kuruyan boğazım yüzünden zorlanarak da olsa su istediğimde Arslan su içmeme yardım etti. Hastane odasında yanımda sadece o vardı. Bu odaya getirildiğim anı hayal meyal hatırlıyordum ancak sonrası yoktu. Derin bir uykuya gömülmüştüm.
"Çok ağrın var mı? Hemşireyi çağıralım mı? Ha Dila, ağrın var mı? Dur ben hemşireyi çağırayım."
Gitmek üzreyken zorlukla elini tuttum. Telaştan ne yapacağını şaşırmıştı. Yüzüme odaklanan şaşkın bakışlarına zorlukla gülümsedim. Ah Arslan! Cayır cayır yakıyorsun beni.
"Dur, iyiyim. Nereye gideceksin? Ağabeyim nerde?"
Aklıma ilk gelen kişi ağabeyimdi. Ben merdivenlerden düştükten sonra neler olmuştu bilmiyorum ve bu beni korkutuyordu. Hele ağabeyimin yüz ifadesi...
"Bilmiyorum."
Aldığım cevap ile daha da tedirgin oldum. Yerimden doğrulmak için çabalarken ayağıma saplanan ağrı ile olduğum yerde kalmıştım. Ayağım alçıya alınmıştı. Düşmenin şiddetinden olsa gerek kafamda da pansuman vardı.
"Ayağım mı kırılmış?"
Yorgunlukla yanımdaki tek kişilik koltuğa tekrardan oturan Arslan başını olumsuzca salladı.
"Bileğinde çatlak varmış, çok büyük değil dediler ama alçı gerekliymiş."
"Kaç gündür buradayız?"
"Üç."
"Ne zaman çıkarız?"
"Daha yeni kendine geldin Güzelim, ne çıkması?"
"Ağabeyim nerede?"
Serdar'a vermiş oldukları tepki beni korkutuyordu. Ya beni merdivenden ittiğini düşünürlerse?
Elimi avuçları arasına alarak öpen Arslan'a baktım. Gözlerimdeki endişenin farkında mıydı?
"Bilmiyorum dedim ya Güzelim. Ama korkma, kimse bir şey yapmadı Serdar'a."
Başımı anladım dercesine sallayarak elimi çektim. Neden çektiğimi bilmesem de çekmek istemiştim. Kendi kendime kuruluyordum yine.
"Annem ve Zarin nerede peki?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SÂYE
Ficción GeneralAnlamsızca bana bakıp pencereye doğru ilerledi. Baktığı gökyüzü bile onu ferahlatmamış olmalı ki geri döndü. Önce bir durakladı, söylemekte kararsız kaldı ama söyledi. Kustu içindekileri. "Sen bir kendine dürüst olsana!" Bağırışıyla sarsıldım, odamı...