⚪⚫⚪
Acılarını sarmak boynumun borcu olsun...
Vardır kaderin bir bildiği ki seni bana getirdi.
Baktım... gözlerimin önünde kalın bir perde vardı, göremedim.
Baktım... canım çok yanıyordu, gözyaşlarım önümü kapatmıştı, göremedim.
Baktım... mazi yakama yapışmıştı, göremedim.
Görmek istiyordum. Bana inatla seslenen adamı görmek istiyordum. Onu tanımak istiyordum.
Baktım...
Rahmime konuşlanan et parçası herkesi def etti. "Bak!" dedi. Başımı kaldırdım ve her düştüğümde kalkmam için elini uzatan adamı gördüm.
Bahanelerim bir bir beni terk etti.
Bana seslenmekten, tepki alamamaktan bıkan adam bana ardını dönmeye karar verdiği an ben onu görmüştüm. Sıkı sıkı tutmuştum ellerinden, beni bırakmasın istercesine. Bırakmayacaktı. Bırakmayacaktı çünkü benim tek bir adımıma dünyaları değiştirecek kadar sevgi doluydu.
"Dila, tamam. Tırnaklarını batırma etime, bitti."
Titreyen sesimle yanıtladım onu.
"Hala acıyor ama!"
"Aç gözlerini, acımadığını göreceksin."
Usulca gözlerimi araladım. Beyaz ışık gözüme vurduğundan tekrar kapatsam da hemşirenin gittiğini anlayabilmiştim.
"O adam canımı çok acıttı, Arslan."
Mızıldana mızıldana söylediklerime istemeyerek de olsa gülümseyen adam benim yanımda gülmek istemiyordu.
"Sen fazla narinsin, yoksa adamın bir günahı yok."
"Acıttı ama!"
"Tamam, tamam. Kahvaltı etmeye götüreyim seni, sabahtan beri bir şey yememişsin. Konuşuruz o arada."
Korkuyla bakışlarımı gözlerine diktim.
"Neyi konuşacağız?"
"Önemli konular, Dila. Kahvaltımızı edelim konuşuruz."
İstemeyerek de olsa başımı salladım. Sıvadığım kolumu indirerek yerimden doğruldum.
Asılan suratımla birlikte kapıya doğru ilerledim. Konuşacağımız konuları az çok biliyordum.
Arabaya kadar sessiz adımlarla yan yana yürüdük. Ben onun elini tutmak gibi bir girişimde bulunmayınca o tutmadı zaten. Dolan gözlerime inat başımı kaldırdım. Akmalarına izin vermeyecektim.
***
Kuru kuru yutkunuşlardı boğazıma pelesenk olan. İçtiğim çay boğazımı ıslatmıyor damağımda bir tat bırakmıyordu. Sessizlik kulaklarımı ağrıtıyor karnıma kramplar girmesine sebep oluyordu.
Kahvaltı etmek için geldiğimiz yerin güzelliği bile beni mutlu etmiyordu. Arslan'ın konuşacaklarının sıkıntısı içime çörekleniyor, beni kedere boğuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SÂYE
Ficción GeneralAnlamsızca bana bakıp pencereye doğru ilerledi. Baktığı gökyüzü bile onu ferahlatmamış olmalı ki geri döndü. Önce bir durakladı, söylemekte kararsız kaldı ama söyledi. Kustu içindekileri. "Sen bir kendine dürüst olsana!" Bağırışıyla sarsıldım, odamı...