don't go

675 51 138
                                    

"HEY! Mikasa!"

Arkasını dönüp ona seslenene baktı Mikasa. Ağzının içinden mırıldandı.

"Tam seni arıyordum Liz-chan."

Lizzy tek omzuna astığı sırt çantasını düzeltti ve kolunu Mikasa'ya sarmaladı. Onlar sessizce bahçeye çıkarken okul çoktan boşalmıştı. Mikasa kaşlarını çattı.

"Bizimkiler nerede? Hepinizle önemli bir şey konuşmam lazım."

"Spor salonunda olmalılar."

"Ne-"

Mikasa'nın sorgulamasına izin vermeden, kızın kolunu çekiştirerek spor salonuna ilerletti Lizzy. Ortada ters olan bir şeyler vardı ve Mikasa bunun farkındaydı. Gerçekten fırtınalar kopacak.

Lizzy'nin onu spor salonuna sürüklemesine izin verirken kafasında yapacağı konuşmayı kurguluyordu. İçine derin bir huzursuzluk çöktü. Sonunda vardıklarındaysa içeri girer girmez sırtından itildi.

"Hey-"

"Yeter artık. İkiniz de derdiniz neyse insan gibi konuşun ve halledin. Sizin bu hallerinizi izlemekten biz yorulduk."

Kendini Eren'in kollarında buldu Mikasa. Yeşil gözler ona özlemle bakarken kaşlarını çattı genç kız. Yavaşça geri çekilirken diğer arkadaşları da gelmişti yanlarına. Sesli bir nefes verdi Mikasa.

"Pekala... zaten sizinle konuşmam gereken önemli bir konu vardı, ondan önce artık her şeyi size anlatabilirim. Bunca zaman neden yoktum? Biliyorum hepiniz bunu merak ediyorsunuz."

Teker teker herkesin gözlerinin içine baktı. Ardından Eren'e dikti bakışlarını. Gri irislerinde hiçbir duygu yoktu, ki kendisi bile ne hissettiğini bilmiyordu. Öfke? Özlem? Pişmanlık? Nefret? Acı? İçindeki bu boşluk hissini hangisi dolduracaktı?

"İyi dinle beni, Eren. Çünkü duyduklarından sonra pişman olacaksın ve pişman olman artık hiçbir şeyi değiştirmeyecek."

Sırtındaki çantasını yere bıraktı ve Eren'in sertçe yutkunmasını izledi. Birkaç saniye sessizliğin ardından artık tamamen kendisinden emindi. Hazırdı. Bütün olanları tek seferde anlatmaya hazırdı.

"Mezuniyetten önceydi... size hiçbir zaman bunu belli etmedim ama annem kanser yüzünden hastanede yatıyordu. Amerika'ya gelme nedenlerimizden biri de buydu. Büyük amcam Kenny'nin bildiği çok iyi doktorlar vardı, onlara emanet ettik annemi. Çok güçlü ve sevgi dolu bir kadındı, hepimiz emindik onun kanseri yeneceğinden..."

Yutkundu. Gözleri dolmuştu.

"Ama olmadı, yapamadı... Mezuniyetten önce kaybettik annemi. İnanmak istemedim, bu savaşı kaybettiği gerçeğine inanamadım. Apar topar hastaneye gittik. Doğru düzgün hiçbir şey hatırlamıyorum o gün yaşananlarla ilgili. Tek hatırladığım morgda abimle sarılıp ağlarken uyuyakalmam ve gözlerimi açtığımdaysa uçaktaydım..."

"NE?!"

Herkesin dudaklarından hayretle aynı sözcük çıkmıştı.

"Evet, uçaktaydım. Yanımıza hiçbir şey almadan götürmüş bizi Kenny amca."

"Peki ya baban?"

Acıyla gülümsedi Mikasa.

"Annemin ölümünden beri babamdan haber alan olmadı... Kayıplara karıştı... Neyse... Japonya'ya dönmüştük. Annemi ve geri kalan her şeyi bir anda bırakıp gittik. Çok tuhaf değil mi?"

"Çok üzgünüm Mikasa... gerçekten..."

Omuz silkti Mikasa.

"Bilemezdin Eren, ama en azından beni dinlemeye çalışabilirdin... Anlatacaklarım bitmedi, bunlar daha başlangıç. Japonya'ya dondukten bir yıl sonra annemin başına gelenler benim de başıma geldi..."

Gözünden akan birkaç damla yaşı silerken Lizzy şok içinde sordu.

"M-mikasa... Yoksa?"

Başıyla onayladı Mikasa.

"Evet Liz, kanser... Tıpkı annem gibi ben de kanserle savaştım. Fakat onun aksine ben yenebildim. Yaklaşık 1 yıl sürdü. Bu dönemde aklımda olan sadece sizdiniz. Size veda bile edemeden ölmek istemiyordum, özellikle de sana. Seni ve yeniden kavuşacağımız günü o kadar çok düşledim ki... Bütün umut kaynağım sendin... Bana verdiğin şeyleri, fotoğraflarımızı, notlarımızı... bir an bile yanımdan ayırmadım. Hemen iyileşip yeniden Kaliforniya'ya gelmek istiyordum. Fakat iyileşmem de gerekti. Karşına sapasağlam bir Mikasa olarak çıkmak istedim. Yaşadığım her şeyi atlattıktan sonra dönecektim ama yine de haber vermek istedim. Hepinizin e-postalarını, sosyal medya hesaplarını didik didik aradım... nafile. Birinize bile ulaşamadım... Ayrıca ulaşsam bile sizinle iletişim kurmaya cesaret edebilir miydim bilmiyorum. Beni o halde görmenizi ve üzülmenizi istemezdim sanırım..."

Sasha atıldı.

"Saçmalama Mikasa! Biz senin dostunuz! Daima sana destek olmak için varız."

"Biliyorum Patates Kızım benim... Ama gerçekten sizi üzmek istemedim. İyileşir iyileşmez de döndüm işte size... Hem psikolojik hem de bedensel olarak iyiyim artık. Şu son 4 yıl beni çok yıprattı, fakat sonunda yeniden sizinle beraber olmak çok güzel, her ne kadar yabancı hissetsem de seviyorum..."

"Mikasa..." Fısıldadı Eren.

"Olmadı Eren. Hayatımda senden başka kimse olmadı biliyor musun? Gelen tüm teklifleri elimin tersiyle ittim. Sevgilim var dedim herkese, beni bekliyor dedim, kavuşacağız dedim. Bana "Aklını kaçırmışsın." dediler. Evet, suçlama beni, aşk beni delirtti... Seni de nefret ettirdi. Özür dilerim Eren, benden tiksinmene sebep olduğum için... Fakat artık tamamen bitti her şey... Birbirimize sadece zarar veriyoruz..."

Eren'in ağzını bıçak açmıyordu. Söylemek istediği bütün cümleler cam kırıklar gibi dolmuştu boğazına... Sussa batacak, konuşsa kanatacak...

İzledi Mikasa'yı. Kız eğilip çantasından bir kese kağıdı çıkardı. Ardından Eren'e uzattı.

"Al Eren, nefret ettiğin kıza verdiğin her şey bunun içinde... Belki de basit bir ortaokul aşkını bu denli içimde büyütmemeliydim, ama senden başkasını da sevebilir miyim bilmiyorum..."

"Mikasa-"

"Sus Eren, hep ben sustum... Dinleme sırası sende... Gidiyorum. Geldiğim yere gidiyorum. Ne kadar seversem seveyim, daha fazla burada yaşayamam. Japonya'ya dönüyorum. Yarın akşam uçağım kalkacak... Özür dilerim. Hepinizden böyle ayrıldığım için... En azından bu sefer veda edebiliyoruz."

Ortama derin bir ölüm sessizliği çökerken arkasını döndü Mikasa. Arkasında enkazlar bırakarak ağır adımlarını ilerletti. Geriye bakmaya korkuyordu, çünkü biliyordu ki eğer geriye bakarsa gitmekten vazgeçerdi.

"Mikasa... Affet beni..."

Durakladı kız.

"Senden asla nefret etmedim... Yemin ederim... Sadece ne yaptığımı bilmiyordum... Öfkeden gözüm dönmüştü..."

Ses etmedi.

"Yemin ederim ben de senden başka kimseyi sevmedim, senden başkasını da sevemem."

Sertçe yutkundu Mikasa. Tuttuğu gözyaşları sonunda yanaklarından süzülmeye başladığında yürümeye devam etti. Geriye bakma, bakarsan vazgeçersin.

"Mikasa... Gitme."

-
-
-
-
-
-
-
-
-

Selam asklarimm nasilsinizz

Bolum nasil oldu herhangi bi fikrim yok yazarken kafam cidden çok dalgindi
Dalgin kafa nasil bi tabir amk neuseee

Uzun sure sizi bolumsuz biraktigim icin dedim yazayim bi bolum

Hikaye kafamdaki gibi ilerliyor ama bolum nasıl oldu hiçbir fikrim yok.

Bi ara kafam yerinde oldugunda bu bölümü yeniden yazacagim sanirim

Bakalim Mikasa gidecek mi girmeyecek mi neler olacak gorecegizzz

Neyse simdilik benden bu kadar olsun bakalim kendinize cok iyi bakinnnn sizleri coook seviyorummm ve öpüyorummmm muwahhhhh💘💘💘💘💘💘💘💘💘💘💘

-

lana del rey - pretty when you cry

the foreign  |  eremika✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin