the last moment

244 23 84
                                    

-
-
-
-
-
-
-

Bavulunu sıkıca kavradı Mikasa. İndiği taksi rüzgârıyla giderken, genç kız karşıdaki eve bakıyordu. Uçuşuna birkaç saat kalmıştı ve son bir kez onunla vedalaşmak için buraya gelmişti. Ne de olsa ilk gittiğinde buna fırsatı olmamıştı.

Derin bir nefes alıp, valizini peşinden sürükleyerek bahçe kapısını ittirdi. Metal sesi ıssızlığın içinde yankılanmıştı. Usul adımları verandaya ilerliyordu, sanki her şey daha yavaş akıyor, zaman onlar için ağırdan akıyordu. Kapının önüne geldi, ufak bir tereddütle zile bastı. Geçen birkaç sancılı dakikanın ardından yeniden bastı ve gıcırdayarak açılan kapının ardından Eren'in yorgun yeşil gözleri parıldadı. Mikasa'nın gri irisleriyle buluştuğunda nefesinin kesildiğini hissetti. Kapıyı ardına kadar açtı.

"Mikasa, sen-"

Gördüğü valizle birlikte kendi sözünü kendisi kesti. Gözleri oraya kitlenmişti. Alt dudağını dişledi Mikasa gerginlikle.

"Gidiyorum, Eren. Son bir kez seninle vedalaşmak istedim. İlk seferinde buna fırsatım olmamıştı."

"Mikasa, gitmek zorunda değilsin-"

"Zorundayım, Eren. Ait hissetmediğim bir yerdeyim ve daha fazla dayanamıyorum. Ben kendimi yabancı hissediyorum."

"Mikasa-"

Genç kız, oğlanın dudaklarına uzandı ve kendi dudaklarıyla konuşmasını engelledi. Bavulunun sapını yavaşça bıraktı ve iki eliyle Eren'in yanaklarını kavradı. Çok geçmeden hemen karşılık verdi oğlan. Nazikçe öpüyordu onun dudaklarını, hasretle...

Ellerini beline attı ve vücutlarını birbirine yasladı. Kızın vücudunu kendisininkiyle beraber içeriye çekiyordu. Kapıyı arkalarından kapattı ve duvara yaslayıp, Mikasa'nın üzerine eğildi Eren. Geri çekildiklerinde alınları birbirine yaslanmıştı. Derince soluklanıyorlardı, göğüsleri birbirine çarpıyordu.

"Sensiz ne yapacağım?" diye fısıldadı Eren.

"Hayat devam ediyor, Eren. Başka birini bulursun." diye yanıtladı Mikasa. Eren'in kalbine bir ağırlık çökmüştü bu cümleden sonra.

"İstemiyorum, senden başkasını istemiyorum."

Ağlar bir tonda çıkmıştı sesi. Kollarını oğlanın boynuna dolayıp kendine çekti Mikasa. Sıkı sıkı sarılmıştı ona. Belki de son sarılmasıydı. Burnunu kızın boynuna gömdü o da çaresizce. Bir daha unutmamak istercesine içine çekerek kokluyordu.

Sessiz geçen özlem dolu dakikaların ardından yeniden dudaklarını buluşturdular. Eren'in elleri kızın gömleğinin düğmelerinde geziniyor, yavaşça her birini teker teker açıyordu. Dudaklarını boynuna indirip ufak öpücükler kondurmaya başladı. Her bir hareketinde bedenleri alev alev yanıyordu.

Tekrardan ellerini kızın beline atıp adımlarını yönlendirdi. Vücudunu yumuşak koltuğa yatırırken üzerinde yerini almıştı. Uçlarını kavradığı tişörtü yeri boyladı ve dudakları yeniden Mikasa'nın tenini buldu. Sert hareketleri altında kız inliyordu. Alt dudağını dişledi. Eli Eren'in eşofmanına gitmişti, iplerini çözdü ve aşağı doğru çekiştirmeye başladı. Mesajı alan oğlansa hızla altındaki kumaş parçasını fırlatmış, Mikasa'nınkini de aynı yere göndermişti.

İki beden de tamamen çıplak kaldığında odayı inlemeler doldurmuştu. Mikasa'nın soluk teniyle Eren'in bronzluğu birleşmiş, dudaklarından kaçan aşk dolu inlemelere dönüşmüştü. Her git-gelde genç kızın kulağına "Seni seviyorum." diye fısıldıyordu Eren. O da biliyordu. Bu ilk ve son birlikte oluşlarıydı, bu onlar için son andı...

-

Göğüsünde huzurla uyuyan Eren'e baktı Mikasa. Bir daha göremeyeceğini bildiği bu güzel yüzü aklına kazıdı. Uzun kirpikleri, kapalı göz kapakları yüzünden saklanan yeşillikleri, yüzüne düşen uzun kahverengi tutamları, biçimli dudaklarını... Her bir detayını aklına kazıdı. Ufak bir öpücük bıraktıktan sonra onu uyandırmamaya özen göstererek koltuktan kalktı ve yerdeki kıyafetlerini toplayıp teker teker giydi. Saçına eliyle şekil verdiğinde her şeyin sonuna geldiğini anlamıştı. Pantolonunun arka cebindeki kağıt parçasını aldı ve koltuğa bıraktı. Dolan gri gözleriyle son bir bakış atıp, sonunda evden çıktı.

Verandada olduğu gibi duran valizini kaptığı gibi koşarak uzaklaştı oradan. Hızlı olmak zorundaydı, çünkü aksi takdirde vazgeçerdi. Ağlayarak çıktı o sokaktan ve bir köşe başında durdu. Herhangi bir uber çağırıp, gelmesini bekledi. Çok geçmeden gelen araca bindi ve havalimanına sürmesini istedi.

Başını yasladığı camdan Kaliforniya'ya son bir kez baktı. Levi onu havaalanında bekliyordu. Arabanın camını açtı ve ılık esintiyle gözyaşlarının karışmasına izin verdi Mikasa. Bir kez daha gidiyordu buradan, yeniden herkesi geride bırakıyordu. Fakat bu sefer her şeyin farkındaydı ve bu fazlasıyla canını yakıyordu.

Titrek bir nefes aldı ve son kez ona acı veren bu yeri izledi.

Hoşçakal Amerika, hoşçakal Kaliforniya... Ama sana hoşçakal demiyorum Eren, çünkü bu bir veda mı değil mi bilmiyorum...

-
-
-
-
-
-
-
-
-
Iyi geceleèeerrrrrrr asklarimmmm...

Kisa bi bolum oldu artik daha fazla bu hikayeyi uzatmak istemiyorum cunku yeni bir kitap yayimlamak istiyorum artik... uzun lafin kisasi sabah final bolumunu yazip yayimlayacagim ve bu hikayeyi artik bitirecegim...

Simdilik hosca kalin ve guzel bir gece gecirin, finalde görüşmek üzereeeee çokça öpüyorummmm💞💞💞💞💞💞💞💞🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸

the foreign  |  eremika✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin