Eren, yeşil gözlerini kolunda hissettiği dürtüklemelerle açtı. Ne kadar süredir uyuduğunu bilmiyordu. Işığın kamaştırdığı gözlerini onu rahatsız eden kişiye dikti. Sırtını dikleştirip geriye doğru esnedikten sonra Mikasa'ya gülümsedi. Anladığı kadarıyla teneffüsteydiler.
"Kaçıncı derse giriyoruz?"
Kız eliyle '6' yapıp küçük bir kıkırtı kaçırdı dudaklarının arasından. Eren bakışların onun kırmızı dudaklarından ayırıp hayretle bağırdı :
"Ne?! Tüm öğle arasında da mı uyudum?! Neden uyandırmadın?! Ah, Tanrım! Açlıktan ölüyorum."
Mikasa bir kez daha kıkırdadı ve Eren'i sıranın diğer kenarına itti, açılan boşluğa oturdu. Eren'in yeşil gözleriyse şaşkınlıkla bakıyordu.
"Kızım sen de amma güçlüymüşsün. Neyse hadi yemek yiyelim. Hoca derse girmez zaten."
Kız anlamazcasına kaşlarını çattı. Erense hızla kısa bir açıklama yaptı:
"Tatil öncesi son haftadayız ya genelde ders işlenmez. Hatta genelde okula gelen olmaz ama bizim sınıf eğlenmek için gelir."
Başıyla onayladı kız. Japonya'da böyle olmazdı. Son dakikaya kadar ders işlenir, tatiller bile kısa olurdu. Bu yönden Amerika ona fazla rahat geliyordu. Hala daha alışamadığı çok şey vardı. Kendini buraya tamamen yabancı hissediyordu...
Eren'in kolunu dürtmesiyle bakışlarını ona çevirdi. Genç oğlan, fıstık ezmeli sandviçinin birini kıza uzatıyordu. Memnuniyetle uzatılanı aldı Mikasa. Beraber sessizce yemek yerken sınıf onların aksine oldukça gürültülüydü. Hep beraber oturmuş kahkahalarla sohbet ediyorlardı. Mikasa gri gözlerini onlara dikti, konuştuklarına kulak kabarttı.
"Duydunuz mu, alt sınıflardan da 'çıkanlar' varmış."
"Hadi ya! Kimler?"
"Sanırım Emma ve Hans."
"Woah! İkisi harika bir çift olur! Tabii bizim sınıfın çifte kumruları kadar olamazlar."
"Jessica!"
"Ne var be! Şaka yaptım. Ama gördüğüm en iyi çift sizsiniz."
Grup yeniden kendi aralarında kıkırdaştılar. Ardından başka bir sohbet konusuna geçtiler.
"Hadi! Doğruluk mu cesaret mi oynayalım!"
"Ben varım!"
"Ben de!"
Hep beraber yere oturduklarında buldukları yarısı dolu şişeyi orta alandaki boşluğa yerleştirdiler.
"Hey! Eren, Armin! Siz de oynuyor musunuz?"
Mikasa'yı davet etmemişlerdi. Armin omuz silkip elindeki kitabı okumaya devam etti. Eren ise onun aksine bu oyun için fazlasıyla hevesliydi. Mikasa'nın bileğini yakaladığı gibi ayağa kalktı ve kızı itekleyip çekiştirerek oyun alanına getirdi. Fakat Mikasa'nın oynamaya kesinlikle niyeti yoktu. Nazikçe bileğini kurtardı ve olumsuzca başını sallayıp, öğretmen masasının üzerine oturdu. İzleyici olmayı tercih etmişti.
Erense bunu anlayışla karşılayıp tebessüm etti ve ortamda bulduğu bir boşluğa oturdu. Şansına tam Mikasa'nın karşısına denk gelmişti. Böylelikle kıza arada sırada kaçamak bakışlar atabilecekti. Hatta daha şimdiden yapmıştı bile bunu. Çaktırmadan bacaklarını ileri-geri yavaş yavaş sallayan kızı izledi. Ardından oyuna odaklandı. Sınıftan bir kız, -herkes onun Eren'den hoşlandığını biliyordu- kısaca kuralları söyledi. Ardından oyuna geçtiler.
İlk birkaç dakika Eren'e denk gelmemişti. Sonunda sıra ona geldiğindeyse şişe, o ve Helen -ondan hoşlanan kız- arasında durdu. Soru soran Helen, cevaplayansa Erendi. Kız heyecanla atıldı:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the foreign | eremika✔
Fanfiction'beni bu şehirden nefret ettirdin...' - ●tamamlandı● - ---- başlangıç: 23.02.2022 bitiş: 15.08.2023 #1 eremika •28.06.22 •03.07.22 •24.01.23 •10.03.23 •09.09.23 •06.10.23 #1 mikasaackerman •15.11.22•